YPG’yi Esed Rejimine asker yapmanın telaşı
Bosna tecrübesi olan birisi olarak 2019 senesinden bu yana zaman içinde SDG/YPG yapılanmasını ve sözde Rojava özerk bölgesini Suriye rejimine günün sonunda asker yazarlar diye ısrar ediyorum.
Bu ısrarımın temelinde iki ana husus yatıyor.
Bunlardan birincisi, YPG denilen yapının ABD desteği ile de olsa Türkiye ve Suriye rejimi ile mücadele edemeyeceği gerçeği üzerine kurulu. İkinci sebep ise, İsrail’in güvenliğinin ABD ve Rusya zaviyesinden bakıldığında her şeyin önünde gelmesidir.
Sanırım işler o noktaya doğru tebdil oluyor.
ABD’nin son Şam Büyükelçisi Robert Ford bir haber kanalına verdiği röportajda ‘Özerk yönetim ve oradaki çeşitli liderler, geri çekilmeden sonra ABD korumasına güvenerek çok ciddi bir hata yapıyorlar. Müzakerelerde Suriye hükümetine taviz vermeleri gerekiyor’ diye konuştu.
Hatta sabık büyük elçi halihazırda sözde özerk yönetimin artık Suriye hükümetiyle birlikte çalıştığını ve bu noktadan sonra da Suriye Demokratik Güçlerinin müzakerelerde Suriye hükümetine taviz vermeleri gerektiğini dile getiriyor.
Robert Ford bunu durup dururken dile getirmedi, epey zamandan bu yana bu konu farklı kalemler ve farklı ağızlar üzerinden ısrarla işlenmeye devam ediyor. Böylece hem kamuoyu buna hazırlanıyor hem de aktörlerin tepkileri ölçülüyor.
Bu planı kim destekler?
Burada sorulması gereken ilk soru ‘bölgedeki aktörler bu plana ne der?’ olmalı.
PYD ne der?
Türkiye’nin kararlı tavrından dolayı teröristan projesinde mesafe alamayan PYD yapılanması buna zoraki olarak da olsa sıcak bakar. Daha dün gözlerinin önünde ABD, tayyeresinin kanatlarından kendilerine güvenenleri atarak gitmedi mi?
Ya şimdi bunları da helikopterin içinden atarak giderse…
Baksanız ya Robert Ford gibi bir sabık ABD elçisi bile ‘anlaşsanız iyi olur, yoksa sizi korumak üzerine bir söz vermedik’ diyor.
Bu durumda Şam’a kapaklanmaktan daha iyi hangi seçenek var ellerinde?
Gelelim İran’a
Suriye coğrafyasındaki mevcudiyetini Esed rejiminin daveti ile izah eden İran, PYD/YPG’nin Esed’in kanatları altına girmesinden mutsuz olur mu?
Rüyasında görse inanamazdı.
Ayrıca İran zaten bu konuda tecrübesi olan bir devlet.
Nasıl mı?
Yıllarca Irak coğrafyasında kan döken Haşdi Şabii yapılanmasını, Irak Anayasası doğrultusunda Irak Ordusunun bir parçası yapan kendisi değil miydi?
Şimdi de aynı kan dökücü YPG’yi Esed’in kanatları altına sokarsa bir taşla kaç kuş birden vurabilir siz hesaplayın. Hem Esed güçlenmiş olacak hem de Türkiye’ye karşı son derece önemli bir gücü eline geçirmiş olacak.
İran’ın burada vermesi gereken yegâne söz, bu yapının İsrail’e karşı kullanılmaması olacak, eh zaten YPG bu konuda İsrail’in bir dediğini iki etmemek üzere eğitilmiş bir yapı.
Ya Rusya?
Rusya da bu plana destek verir zira o da Suriye’deki varlığını Esed rejimi üzerinden tarif eden bir devlet. ABD kontrolünden ziyade kendi kontrolünde olacak bir YPG Rusya’nın zaten yıllanmış siyaseti.
PKK’yı hala terör örgütü listesine dahi almamış bir Rusya’dan bahsediyoruz.
PYD’ye Moskova’da ofis açma izni veren bir Rusya’dan bahsediyoruz.
Zaten Robert Ford, Rusya konusunda bizi haklı çıkartacak şekilde şunları söylüyor: ‘Özerk yönetim liderliğinin bir yol bulup Ruslar aracılığıyla Şam’daki hükümetle bir anlaşmaya varmasının çok daha iyi olacağını düşünüyorum. Rusların birkaç kez Şam ile Kamışlı arasında arabuluculuk yapmayı denediğini ancak başarılı olamadıklarını gördük. Amerikalılar çekilmeye hazırlanırken eninde sonunda geri çekileceklerini düşünüyorum ama Amerikalılar çekilmeye hazırlanırken Rusya’nın rolü daha önemli hale gelecektir.’
Bu durumda Türkiye ne yapmalı?
Bu durumda Suriye sahasında Türkiye ne yapmalıdır ki teröristan projesi Esed üniforması üzerinden meşrulaştırılmasın?
Birincil öncelik böylesi bir plan hayata geçirilmeye kalkışılırsa Türkiye tüm Suriye sınırındaki 40 km güvenlik kuşağını ivedilikle oluşturmalıdır.
İkinci olarak yeni Suriye mevcut bozulmuş demografi ile değil, savaş öncesindeki demografi ile sağlanmalıdır. Bunun için de ilk şart tüm yurt dışındaki ülkelere ve ülke içindeki farklı merkezlere sığınmış tüm Suriyelilerin kendi evlerine dönüşü üzerine olmalıdır.
Bu sağlanırken de Suriye’ye dönen sığınmacıların herhangi bir şiddet ile karşılaşmamasını sağlayacak garantörlük mekanizmaları devreye alınmalı ve Türkiye burada çok güçlü bir misyon üstlenmelidir.
Bu geçiş sağlanırken Fırat’ın doğusunda kalan bölgelerde Esed’in ordusuna eklemlenen YPG’nin alacağı rol de önemli olacaktır.
Fırat’ın doğusunda Şam’ın zahiren komutasında olan, gerçekteyse istediği gibi davranabilen bir YPG demek teröristan projesinin Esed üniforması ile ihdas edilmesi demektir. Bu sebepten burada oluşturulacak mekanizma iyi dizayn edilmiş olmalıdır.
Bu süreçler tamamlanıp Rusya, ABD ve İran bölgeden çekilmeden TSK’nın çekilmesi ise asla düşünülemez.
Tüm bu yazdıklarım ise orta vadede dahi yapılması oldukça meşakkatli safha ve hedeflerdir.
Bu şablon doğrultusunda önümüzdeki süreçleri ve gelişmeleri değerlendirmeye devam edeceğiz.