Yunanistan’ı bir dolduran var ama?
Yunanistan, 1821’de Osmanlı’nın İngiltere, Fransa ve Rusya karşısında aldığı yenilgiler sonucu, bu imparatorlukların koruması altında, Mora Yarımadası ve Atina’dan ibaret küçük bir bölgede ‘Yunan Krallığı’ adı altında kuruldu. Bu devletlerin müdahaleleri ile üç kere sınırını büyüterek bugünkü sınırlarına çıktı.
Osmanlı ordusu ve padişah 6’ncı Mehmed (Sultan Vahdettin), işbaşındaki hükumetten gizli olarak Kuvayı Milliye Harekâtını düzenlemiş ve Gazi Mustafa Kemal önderliğinde Anadolu Direnişi gerçekleşmemiş olsa idi, Yunanistan bugün İstanbul’dan Muğla’ya, İzmir’den Eskişehir’e kadar, Marmara, Ege ve batı İç Anadolu’yu da içine alan, Avrupa’nın en geniş ülkesi olacaktı.
Ama şunun altını çizelim; dost düşman bir kere daha duysun: Yunanistan, kuruluşundan bugüne kadar daima Avrupa ülkelerinin koruması altında hareket etmiş; bütün uluslararası ilişkilerini onların yönetimi, denetimi altında, onların teşvik ve tahriki ile yapmıştır.
Mısır ile yaptıkları, teknik açıdan imkânsız, hukuk açısından yok hükmünde olan münhasır alan birleştirme anlaşması da böyle olmuştur. Türkiye, Yunanistan’ı ve Mısır’ı bu maceraya sürükleyen ülkeleri ve onların içindeki çevreleri çok iyi bilmektedir.
Deniz hukuku uzmanlarına göre, ortada kıta sahanlıkları karşılıklı ve münhasır ekonomik bölgeleri (EEZ) sınırdaş iki ülke yokken, yapılan böyle bir anlaşma için iki tarafın da gözünü bayağı karartmış olması gerekir. Söz gelimi Almanya ile Fransa’nın böyle bir sınırlandırma anlaşması yapması nasıl sadece tahrik amacı ile yapılmış olursa, Mısır’ın Yunanistan ile sanki ortada koca Türkiye ve onun kıta sahanlığı yokmuş gibi anlaşma imzalaması, aynı şekilde tahrik amacıyla yapılmış demektir.
Mısır halkı, zamanı gelince işbaşındaki askeri darbe kalıntısı rejime bunun hesabını sorar ve onun arkasındaki teşvikçinin kimliği ortaya çıkar.
Yunanistan sorusu daha kolay; çünkü 1810’lardan beri Yunanlar hesabına Türklere savaş açan ve en son Yunan ordusunu gemileriyle getirip Anadolu’da Türkün istiklal ateşinin önüne atanlar bellidir. Mısır anlaşması için Yunanistan’a zaman kazandıran Almanya Başbakanı Angela Merkel olmuştu. Merkel, şimdi Yunanistan’ın her türlü hatasının, atılacağı her türlü maceranın da kefili olmuş vaziyette. Almanya istediği kadar Mısır anlaşmasından haberi olmadığını, bunun iki ülkenin iç işleri olduğunu öne sürsün; Yunanistan’ı bu ateşe atan ülkenin ve onun liderinin de vebalini yüklenmiş bulunuyor.
O ülke mi kim? En son hangi Avrupalı sözüm-ona lider, Türkiye’nin Libya anlaşmasından sonra ağır bir cezaya çarptırılması gerektiğini söylemişti? Ülkesinin Doğu Akdeniz’den, Türklerin, Kıbrıs Türklerinin, Filistinlilerin, Libyalıların ve Lübnan halkının hakkını gasp ederek kendi petrol şirketine milyarlarca dolar kazandırma imkanını kaybeden çılgın ve o kadar çapsız lideri kim?
Yunanistan, yarım gün dayanamayacağı Türkiye karşısında Avrupalıların 1919 dolduruşuna gelecek midir? 83 milyonun “Keşke gelse!” dediğini duyar gibi oluyorum.