Yüz elli yılın ardından “Hasta Adam” ve “Avrupa”
150 yıl önceydi. Osmanlı’ya Hasta Adam dediler.
Bununla birlikte başlayan süreçte Avrupa, iki dünya savaşına girdi.
Bu sancılı dönemlerde Osmanlı, Anadolu’ya çekilmek zorunda kalırken, bu büyük devletten geriye kalan bölgelerde Avrupa, sömürgecilik faaliyetlerinin sonucu olarak ekonomik zenginliğine zenginlik kattı.
Sonrasında Avrupa, ‘Birleşik Avrupa ülküsü’ ile aşama aşama Avrupa Birliği modelini gerçekleştirdi. Böylelikle kendi içlerinde barışı ve ekonomik kalkınmayı projelendirmiş, dünden bugüne de pek çok çifte standardı içinde barındırsa da “başarılı” bir hikaye olarak bir uygarlık modelini dünyaya prezante etmişti.
Türkiye ise büyük Osmanlı mirasına ‘görece’ sahip çıkabilmiş, geçmişiyle kavgalı, muhteşem mirasın farkında olmayan küçük bir çocuk gibi dününü reddederek, Avrupa’ya meftun bir çizgide taklitten ibaret bir devlet anlayışıyla, ‘tarih’i sıfırdan başlatmayı tercih etti.
Türkiye’nin hikayesi uzun…
Ve yazılmaya devam ediyor.
Bugüne geldiğimizde “Osmanlı” dediğimizde artık kıyamet kopmuyor, camiler mezbelilikten hayatın merkezine doğru akmaya başladı.
Son yetmiş yıldır halkın değerleriyle savaşanlar, iktidara hasret kaldılar.
Halkın sesini yükselten siyasiler ise ülke için ‘diriliş’i ilmek ilmek dokudu.
Kimi “Yeter Söz Milletindir” dedi.
Kimi “Ülkeye çağ atlatacağım” dedi.
Kimi “Ağır sanayii hamlesi, İslam Birliği, Yerli Ekonomi” dedi.
Son Cumhurbaşkanı Erdoğan ise “Rabia” anlayışı ile ülkeye dair hedefler koyarken, “Dünya Beşten Büyüktür” söylemiyle de dünyaya sistem eleştirisinde bulundu.
Erdoğan döneminde Türkiye; sağlıktan savunma sanayiine, alt yapıdan sosyal devlete, belediyecilik anlayışından teröre mücadeleye… büyük başarılar elde etti.
Yıl 2020.
Bugüne baktığımızda Sn. Erdoğan’ın liderlik sürecinin dünya dengelerinin değişmeye başladığı bir döneme denk geldiğini görmekteyiz.
Yaşanan pandemi süreci bu değişimi hızlandırdı.
Sonuçları değerlendirmek için önce süreçte ne yaşandığına bakalım.
Türkiye, Dünya Sağlık Örgütü’nün takdirini toplayan bir pratik ortaya koydu.
Anlaşıldı ki; Türkiye’nin sağlık alt yapısı yeterli, yetişmiş insan kapasitesi yüksek, anlık organize olabilen, fikir üretebilen, fikri hayata geçirebilen mühendisleri, insan potansiyeli ve sivil toplumu var. Salgın, toplumların akıl üretme kapasitesini, organize kabiliyetini ve ciddi anlamda reflekslerini test etti.
Türkiye kendi insanına müreffeh bir sağlık hizmeti sağlarken, yurt dışındaki vatandaşlarını da unutmadı. Binlerce insanımız özel uçaklarla ücretsiz şekilde vatana taşındı.
Türkiye insanlık adına İtalya’dan İngiltere’ye tıbbi malzeme hibe etti.
Avrupa’nın ünlü haber kanalları günlerce Türkiye’den gelecek bu malzemeleri konuştular.
Bu süreçte Türkiye başardı. Avrupa kaybetti.
150 yıldan sonra ilk defa bu kadar çarpıcı bir tabloyla, başaran ve kaybeden yer değiştirdi.
Türkiye Covid-19 salgını ile mücadelede örnek bir ülke olarak tarihe geçerken belki farkında değiliz ama tarihi anlamda bir kırılma süreci yaşanıyor.
Hasta Adam’dan bu yana ilk defa bu denli çarpıcı bir şekilde Türkiye başarısıyla, insani diplomasisiyle, ‘veren el’ tutumuyla dünya gündeminde yerini alırken, Avrupa; tıkanan sağlık sektörü, bakım evlerinde ölüme terkedilen yaşlıları, küçülen ekonomisi ve dağılmaya yüz tutan AB’si ile gündemde.
Batının hal-i pürmelalini yansıtan birkaç kare ile yazıyı noktalayalım. Vaka sayısı 124 bini aşan İtalya’da hastalar sokaklarda tedavi ediliyor.
İngiltere’de hemşireler tıbbi ekipman yetersizliği nedeniyle çöp poşeti giyerek çalışmak zorunda kaldı.
Almanya – Dresden’de gün içinde Almanların bedava maske almak için girdikleri kuyruğun uzunluğu bir kilometreye kadar çıkmış durumda.
Las Vegas’ta bir otopark, evsizler için sığınağa dönüştürüldü. Sosyal mesafenin korunması için ise yere kutular çizildi.
Avrupa ve ABD pandemi krizinde sınıfta kaldı ve bunun siyasi, ekonomik ve toplumsal yansımaları olacak.
Yaşanan gelişmeler büyük değişimlere gebe.
Büyük değişim yaşanırken, Türkiye dünyaya alternatif modeller sunabilecek potansiyeliyle, yıldızı parlayan bir umut kaynağı…