Zamlara ne diyorsun?
Şu sıralar ne yazsak, ne konuşsak sosyal medyadaki trol orduları koro halinde yazının başlığındaki soruyu soruyor. Onların medyadaki çözüm ortakları kasıla kasıla “Biz demiştik, böyle olacağı belliydi” diye böbürleniyor!
Önce meraklısı için zamlara ne dediğimizi yazalım.
Kızgınım, öfkeliyim, üzgünüm. Emekliye yapılan zammı asla ve asla yeterli görmüyorum. MTV’den alınan ilave vergiyi de doğru bulmuyorum.
Gelelim yatlarından, katlarından, havuzlu villalarından millete “Size müstahak, bunlar daha iyi günleriniz” diye atarlanan medya güllerine…
Muhalefet seçim öncesinde millete sadece cennetin tapusunu vadetmedi. Sen sustun.
Muhalefet 13.5 milyon emeklinin üstüne milyonlarcasını ekleyecek EYT’yi çıkarmayı vadetti. Sen alkış tuttun.
Kantarın topu öyle bir kaçtı ki… Futbol maçlarını TRT’den bedava yayınlayacağını söyleyen adaya bile “Yok artık, bu kadar da olmaz” demedin. Güzelleme yapmaktan vazgeçmedin.
Gelinen noktada… O çok eleştirdiğin hükümet kadar sen ve savunduğun muhalefet de biz de bu zamlardan sorumluyuz. Neden mi? Çünkü hepimiz popülizme teslim olduk.
Normalde Türkiye ekonomisine toplam maliyeti 2 trilyon lira (103 milyar dolar) olan, 2023 yılı milli gelirinin yüzde 9’unu yok eden bir büyük depremden sonra EYT çıkmamalıydı. Ama siyaset bu riski göze alamadı. Fransa emeklilik yaşını yükseltirken, biz depreme rağmen EYT’yi çıkardık. Türkiye’de geçen ay emekli maaşı ödenen kişi sayısı 15 milyon 200 bin. Bu rakam yıl sonunda 15 milyon 900 bine çıkacak. EYT’nin maliyeti 252.7 milyar lira.
Bitmedi… Kamuda çalışan yaklaşık 4.9 milyon personel var. 2022 yıl sonuna göre en düşük memur maaşı yüzde 141.8, en düşük emekli aylığı yüzde 114.3 arttı. Bu devlet 14 milyon kişiyi bir gecede sokakta bırakan deprem sonrasında bölgede 507 bin konut, 143 bin köy evi yapacak. 319 binini bu yıl teslim edecek. Bunu yaparken memur ve emekli maaşlarını ödemeye, devletin asli işlerini yürütmeye, sağlık, ulaştırma, enerji, savunma yatırımlarını sürdürmeye devam edecek.
Bütün bunları yapmak için paraya ihtiyaç var. 1999 depreminde 17 bin 840 kişi hayatını kaybetti. 285 bin ev ve 42 bin 902 işyeri yıkıldı, zarar gördü. Depremin ekonomiye etkisi TÜSİAD’a göre 17 milyar; DPT’ye göre 15-19 milyar; Dünya Bankası’na göre 17 milyar dolardı. Devlet o zaman da bu kayıpları gidermek için ek vergiler getirdi.
26 Kasım 1999 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 4481 sayılı Kanun’la gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinden 1998 yılına ait matrahları üzerinden yüzde 5 ek vergi alındı. Gayrimenkul sahiplerine 1999 emlak vergisi matrahları üzerinden bir defaya mahsus ek emlak vergisi getirildi. Taşıt sahiplerinden 1999 yılı tutarı kadar MTV alındı. Deprem sonrasında getirilen vergilerden biri de ÖİV oldu. Bu vergi kalıcı hale geldi. ÖİV’den alınan verginin toplam tutarı 2022 sonu itibariyle 87 milyar 998 milyon liraya ulaştı.
Bazı aklı evveller sürekli “Deprem vergilerinden toplanan para ne oldu?” diye soruyor ya. Toplanan para bu. 22 yılda memlekette yaşanan deprem ve tüm doğal afetlerden sonra yapılanlar ortada. Bkz. Van, Malatya, Elazığ, İzmir’de yapılan deprem konutları. Kastamonu’daki sel sonrası yapılan evler. Bütün bunları niye hatırlattık? Kimse zamlardan memnun olmaz. Zammı da savunmaz. Tasarrufu sadece vatandaştan beklemek de olmaz. Kamu da elbette kemer sıkacak. Siyaset kurumu seçim dönemlerinde abartılı vaatlerle vatandaşın aklını çelmeye çalışmayacak. Devlet, millet el ele verip bu zorlukları da aşacağız. Gökten para yağmayacağına göre başka da çaremiz yok.
Film gibi siyaset
“Siyasetin yarısı ilim, yarısı film” der eski kulağı kesikler. Günümüz siyasetinde bu oran maalesef mumla aranıyor. Türkiye son dört yılı iki büyükşehir belediye başkanının Hollywood filmlerine taş çıkartan oyunculuklarını konuşarak geçirdi.
İstanbul ve Ankara yıllardır en temel belediye hizmetlerinden yoksun. Türkiye’nin başkentinde sellerde 7 kişi hayatını kaybetti. İstanbul’da sel olduğunda Başkan tatildeydi. Ankara’da şu sıralar herkes sivrisineklerden şikâyetçi. İddia o ki kentte yeterli ilaçlama yapılmıyor! Bunları dile getireni trol ordularıyla “Parayı dinozorlara yatırırken düşünecektiniz” diye bir güzel bastırıyorlar. İstanbul’da otobüslerin arızalanmadığı gün yok.
Toplu taşımada, kentsel dönüşümde, altyapı ve üstyapıda sürekli geriye giden iki kent! Ama ilginç bir şekilde tüm başarısızlıklarına rağmen iki başkan da medyada çok popüler. Film, pardon imaj işini iyi becerdikleri için olsa gerek.
Geride kalan dört yılda… Cumhurbaşkanı adayı… Cumhurbaşkanı Yardımcısı… CHP Genel Başkanı… İyi Parti Genel Başkanı, vs… Siyasette ne kadar mevki-koltuk varsa hepsine talip oldular.
adece belediye başkanı olarak kalmayı ve çalışmayı niyeyse hiç tercih etmediler! Kimse de çıkıp kendilerine “Kardeşim bu millet sizi belediye başkanı olarak seçti. Niye asli görevlerinize zaman ayırmıyorsunuz” diye sormadı! Neden acaba?
Şu sıralar İmamoğlu’nun CHP Genel Başkanı olamaması durumunda parti kuracağı iddia ediliyor. Yavaş’ın ise CHP’den İyi Parti’ye geçebileceği ve bir dönem de oradan Ankara adayı olma hesapları yaptığı konuşuluyor! Bu saatten sonra atacakları hiçbir adım beni şaşırtmaz. Film gibi siyaset yapıyor bu adamlar. Aksiyon, ajitasyon, entrika… Ne ararsan var senaryoda.
Tuzla’nın AK Partili Belediye Başkanı Şadi Yazıcı geçen hafta İmamoğlu’nun kendisini hedef alan sosyal medya paylaşımına “Bırakın bu film işlerini. İşinize bakın” diye cevap vermiş. Biraz haksızlık yapmış. Adamın işi bu Başkan… Başka işi olsa bakmaz mı?