Zavallılar
Zavallı Amerikalı bazı senatörlere bir şeyler batıyor. Nitekim Bob Menendez adındaki memeniyetsiz bir senatör, ardına başka senatörleri de katarak Başkan Trump’a mektup yazdı.
Türkiye’nin Rusya’dan alacağı S-400 ‘lere karşı Tump’a bunun durdurulması çağrısı yaptılar. Hatta daha da ileri giderek Rusya’dan bu füzeleri alanlara müeyyide uygulanacağını ilan ettiler.
Türkiye’ye bir de “Silah alacaksan NATO ülkeleri ile yap bu ticareti” diye ahmakça tehdit ettiler. PKK’yasilah yağdıran NATO ülkeleri açmış kucağını da sanki bize de silah satmak için bekliyor…
İşte müttefiklerimizin gerçek yüzü bu. Ne ortada güvenilir bir NATO var ne de gerçek anlamda bir müttefiklik kavramı… Tamam rekabet olabilir, “S-400 yerine bizden savunma sistemi alın” diyebilirsiniz.
Ancak müttefikinize kalkıp “Satmayız.
Teslimini onaylamıyoruz. Onay için bizim dediğimizi yapacaksınız” tehdidini savuruyorsunuz. Ardından aynı müttefikinizin savunma sistemlerini başka yerden teminine karşı çıkıyorsunuz. İşte buna DANGALAKdiplomasisi ve kahpelik tohumu denir.
Sadece Türkiye değil hedefte olan.
S-400 siparişi veren Çin, Katar, S. Arabistan ve Hindistan da bu konuda tehdit ediliyor. Şimdi soru şu;
Bu ülkelerin almak istedikleri Hava Savunma Sistemi ne anlama geliyor?
Adı üzerinde kendini koruma ve savunma ihtiyacından başka bir şey değil bu. ABD “Hem vermeyiz, hem de başka yerden almayın” diyor.
ABD’nin bu ülkelere savaş ilan etme niyeti mi var ki savunmasız kalsın istiyor.
Türkiye düşmanınız mı? Ve ikinci soru;
Ülkemizi nasıl savunacağımızı size mi soracağız? Bakın Bakan Bozdağ dün açıkladı… Amerika’nın Suriye’de PKK’ya gönderdiği 5 bin TIR silahın büyük bölümü Afrin’de ele geçirildi.
Hani bize karşı kullanılmayacaktı bu silahlar? Hani toplayacaktınız? Müttefik müsveddeleri, önce bu sorulara cevap verin. NATO ülkesine saldıran teröriste silah yağdır, müttefiğine hava savunma sistemi dahi satma “Başka yerden de alma” de… Buna ancak nokta nokta denir. Adamların derdi başka. Yıllarca alıştıkları bir Türkiye vardı karşılarında.
Amerika’da basılan gazete sayfalarından bile gelen çağrılar, bu ülkede “EMİR” telakki edilirdi bir zamanlar.
Gocundukları, kıvrandıkları, yana yana yırtındıkları özlem bu!. CHP aleyhte oy verdi, Tezkere geçmedi, içerideki CIA taşeronu FETÖ’yü kullanarak Deniz Baykal’ı kaset kumpası ile indirdiler.
Demirel o günlerde Amerikan elçisi ile görüşürken, Kemal Kılıçdaroğlu “Asla aday olmayacağım” diyordu.
Amerikan elçisi ile görüşmesini bitiren Demirel, dişçisine gitti. Oradan Deniz Baykal’ı arayıp “Geçmiş olsun” dedi. Ardından ekledi; “Yerine Kemal Bey’i CHP’nin başına geçir. O ekranlarda iyi konuştu ama siyasetten anlamaz. Ondan lider olmaz. Tekrar kendini hazır hissedip, yerine geçmek istediğinde siyasetten anlamayan emanetçiyi kolay gönderirsin” dedi. Bu konuşmanın şahidi olan bir CHP’li dostum anlattı tüm bu olanları.
Demirel-Baykal görüşmesinden iki saat sonra Kemal Bey’in Başkan adaylığı ilan edildi. Adamlar her yerde içimizdelerdi, projeleri bitmek bilmiyordu. Liderleri bile dişçiden tayin ettiriyorlardı. Bu özgüvenle maşalara “DİK” durana karşı 15 Temmuz’u yaptırdılar, ağızlarının paylarını aldılar. Artık o eski günler yok.
Bu topraklarda oynattıkları atlarını bile aldık altlarından. Son olarak katırları dışarıda Suriye’de sırtına silah yükleyip üzerimize salmaya kalktılar. Afrin’de derslerini aldılar. Resmi rakamlar 3500’ü öldürüldüğü yönünde…
Ancak çok daha fazlası var… Onun için arkalarına bakmadan kaçtılar. Destan yazan Mehmetçiğin demir yumruğu, korkaklara nal toplattı. Amerika’nın verdiği silahları bile alamadan topukladılar. Birilerinin planlarına da çomak değil kazık girdi. İçerideki bazıları da buna kahroldu.
Zannediyorlardı ki, Afrin’e zor gireceğiz… belki de giremeyeceğiz…. Ve hükümet rezil olacak… Bunu bekliyorlardı hasretle…
Onlara da fena battı… Tıpkı Amerikalı senatörlere bir şeylerin battığı gibi…
Zavallılar!