Bir insan bu kadar mı kötücül olabilir?
ABD’de oğul Bush döneminden beri devlet kadrolarına sızmış olan NeoCon’lar (güya muhafazakâr, küreselci liberal hegemonyacılar) arasında bir siyasal yazar var ki, ele aldığı her konudan bir Türkiye aleyhtarı mesaj çıkartmasıyla ünlü. Michael Rubin’den söz ediyorum. Bu şahsın üslubu, Türkiye hakkında kullandığı ifadeler öyle kötü, öyle hakaret yüklü ki, bu zatın bir zamanlar ABD Savunma Bakanlığı adına, Türkiye’nin topraklarında adım attığına, insanlarıyla konuştuğuna inanmak mümkün değil.
Geçen haftaki Vilnius zirvesi, en “Erdoğan aleyhtarı” kişilerin bile ifade etmek zorunda kaldığı gibi, Türkiye için, Cumhurbaşkanı’nın yeni güvenlik ve diplomasi ekibi için bir zaferdi. İsveç sözünü tutar veya tutmaz, AB Türkiye’nin tam üyelik başvurusunda ne kadar kararlı olduğunu bu kez idrak eder veya etmez, ama Erdoğan ABD Başkanı Biden’dan, NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’e, Kanada ve İngiltere başbakanlarından Fransa Cumhurbaşkanı’na kadar müttefik ülke liderleriyle ciddi müzakerelerde bulundu. 90 maddelik NATO bildirisinde, Türkiye konusu iki ayrı başlıkta geçiyor. NATO Zirvesi’nde konuşan bütün temsilciler, sözlerinin bir yerinde Türkiye’ye teşekkür etti. Bütün bir hafta batı medyası Erdoğan’a övgüler yayınladı.
Ama bu Michael Rubin, Türkiye’ye gösterilen bu takdirlerden, onaylardan, alkışlardan o kadar rahatsız olmuş ki, hızını alamamış, ABD Başkanı Biden ve NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’e açmış ağzını, yummuş gözünü. “Türkiye NATO’ya şantaj yapmış ve NATO Türkiye’nin oyununa gelmiş!” Rubin’e göre Türkiye, İsveç’in NATO üyeliğine onay vermeyi, bu ülkenin ifade özgürlüğünü kısıtlaması şartına bağlayarak aslında bütün AB’yi ve NATO’yu zehirlemiş oluyormuş; çünkü Türkiye PKK’nin bugün İsveç’te serbestçe at oynatmasına engel olabilirse, yarın aynı şartı Almanya’ya, Fransa’ya da koyabilirmiş.
Haklıdır; eğer PKK ve uzantılarının İsveç’i, “ikinci Kandil” haline getirmelerinin önüne geçilebilirse, Fransa’nın Almanya’nın ve ABD’nin üçüncü, dördüncü Kandil olmaları, PKK’nın inlerinin Suriye ve Irak’tan Avrupa başkentlerine taşınması da önlenmelidir.
Ancak Rubin’in iddia ettiği gibi bu, Avrupa’da ifade özgürlüğünün sınırlanması olmaz; PKK’nın bu ülkelerde mali kaynak bulması ve bununla Türkiye, Irak ve Suriye’de masum insanları katletmesini önlemek olur.
Ancak Rubin’e göre, PKK ve uzantıları terörist değil; demokrasi ve özgürlük savaşçılarıdır. Türkiye ise “İŞİD ve DAEŞ elemanlarını güvenlik ve istihbarat örgütlerine dolduran, “İslamcı” kisvesi altındaki bu terör örgütlerine destek sağlayan bir ülkedir. Rubin bu iddiasını kanıtlamak amacıyla “Erdoğan’ın iktidar ortağı MHP lideri Bahçeli, daha geçen hafta ‘Allah birdir, Türkler onun askerleridir’ dedi” diyor.
Rubin’in ABD’nin liberalizmi dünyaya egemen kılmaya başladığı yıl olduğu iddiasıyla “1945” isimli bir İnternet sitesindeki yazısında daha neler var. “Avrupa’da işgal edilen tek ülke Ukrayna değildir. 50 yıldır Türkiye Kıbrıs’ın üçte birini işgali altında tutuyor,” diyen Rubin, Stoltenhberg ve ABD ulusal güvenlik danışmanı Sullivan’ın Türkiye’ye AB üyeliği için yardımcı olma sözü vererek hem ABD halkına hem de Avrupa’ya ihanet ettikleri görüşünde.
650 kelimelik bir yazıda 650 düşmanlık nasıl bir araya getirilebilir diyor insan.