ABD – NATO -GLADİO
Haftasonu Pentagon’a yakın bir ABD düşünce(!) kuruluşu, Suriye’nin kuzeyini NATO bölgesi olarak gösteren bir harita yayınladı. Düğün değil bayram değil, kovboy bizi neden öptü dedirten bu gelişme elbette tesadüf değildi. Mesaj yüklü bu hamle Karasarayın kanlı koridorlarında planlanmış bir karşı atak çalışmanın ürünüydü.
Ne demişler; “Destede kâğıt biter ABD de oyun bitmez!”
ABD’nin şeytani planları sonucu yayınlanan bu adrese teslim ısmarlama haritanın Türkiye’de nasıl tepki bulacağını özellikle ve büyük bir merakla takip ettim. Her ne hikmetse harita kamuoyunda neredeyse hiç tartışılmadı.
Haritada Suriye’nin kuzeyinin NATO bölgesi olarak gösterildiğini belirtmiştim. Şimdi buraya özellikle dikkat!!
Harita ’da Suriye’nin tamamı değil, sadece kuzeyi NATO bölgesi olarak gösterilmiş…. Peki, bu bölge neresi? Bu bölge ABD’nin terör devleti yapmaya çalıştığı ve içine terörist doldurduğu meşhur koridorumuz.
Hayda!! Biz bu filmi daha önce görmüştük. Bu numaranın artık eskimiş olması lazımdı. Ama gördüğünüz gibi olmuyor, eskimiyor, aynı numara tekrar karşımıza çıkıyor. Şaşırmadım, Amerika ne yapsın elde malzeme kalmayınca aynı pilavı ısıtmaktan başka çaresi yok ki zavallının(!)
Bakalım kim ne demiş!!
Takip ettiğim kadarıyla bu gelişmeyi değerlendiren tek isim Prof. Dr. Hasan Köni oldu. Köni’ye göre haber ABD tarafından verilmeye çalışılan bilinçli bir subliminal mesajdı. Meseleye geniş bir açıdan bakan Köni yaptığı değerlendirme de hepsi birbirinden ilginç ve bir o kadar da enteresan cümleler kurdu. İşte bu cümlelerden bazıları;
– Harita tamamen ABD’nin, Türkiye’yi yanına çekmek için yayınladığı bir harita.
– Harita dolaylı olarak; ‘Kuzey Suriye aslında NATO alanı, sen de NATO üyesi bir ülkesin. Menbiç’te NATO grubu olarak işbirliği yapıyoruz. Bu alanın karşısında düşmanlarımız var’ mesajını içeriyor.
– Düşman olarak gösterilen ülkeler İran, Suriye, Rusya.
– ABD, Menbiç’te petrol dolaşımı ve askeri eğitimler konusunda birlikte hareket ettiğimizi vurgulayıp, bölgenin kendi hegemonyasında değil; NATO şemsiyesi altında olduğu teziyle Türkiye’yi yumuşatmak istiyor.
– Harita üzerinden Rusya, İran, Suriye hedef gösteriliyor. Türkiye’nin dış politikadaki cilveli tutumu ve Rusya’ya yanaşması, ABD’nin ‘Kuzey Suriye’de biz değil, NATO var’ söyleminin doğmasına yol açtı. Rusya’ya yakınlaşmamız ABD’yi bu anlamda söylem değişikliğine yöneltmiş oldu.
– Yakın gibi gözüksek de Rusya, bizi Kuzey Suriye’de işgalci görüyor.
– Ruslar, ABD ile ortak petrol arama faaliyetlerimizden rahatsız. Rusya, Türkiye’nin ABD ile yakınlaşmaya çalıştığının farkında ancak Türkiye’yi kaybetmek istemiyor.
– Türkiye’nin ekonomik alanda sıkışması ABD ve Almanya’ya yakınlaşmasına neden oldu. Bu hamlelere mecbur kaldığımızın farkındalar.
– Kritik konu, Erdoğan’ın Putin ile ne konuştuğu. Bu konuşmanın detaylarını bilmiyoruz. Suriye’deki radikal dinci örgütler konusunda iki lider arasındaki mutabakatın ayrıntıları gün yüzüne çıkmış değil. Türk, Rus krizine dair emareler yok. Orta ve uzun dönemde ne olacağını bilmiyoruz.”
– Türkiye, ABD üslerinin bulunduğu Kuzey Doğu Suriye’de çatışmaya giremez. McKinsey ile yapılan anlaşma ve ekonomik tablo askeri harekât yapmamıza olanak vermiyor. Almanya ziyareti bir yönüyle Rusya ve ABD’ye karşı alternatif arayışı.
– Suriye meselesi bittikten sonra sıranın İran’a geleceği ise kaçınılmaz bir gerçek. Yaşanan gelişmeler ve süreç, her şartta Suriye’nin federatif bir yapıya bürüneceğini gösteriyor.
Haydaaaa!!
Yukarıda listelediğim cümleleri alt alta okuduğunuzda, ABD’nin haritayla başlattığı subliminal mesajlarda ikinci perdeye geçtiği hissine kapılabilirsiniz. Bu hisse kapılmanız son derece doğal, çünkü ben tamamen bu hisler içindeyim. Defalarca okuduktan sonra vardığım kanaat maalesef bu. Şimdi beni bu kanaate götüren nedenleri cümle cümle sırayla açıklayarak ilerleyelim.
– Harita tamamen ABD’nin, Türkiye’yi yanına çekmek için yayınladığı bir harita.
Ben harita olayında bu cümlede varılan kanaate götürecek en ufak bir iz bulamadım, bulan varsa beri gelsin.. ABD’nin bu olayda Türkiye’yi yanına çekmek istediği doğru ama bu gayret cümlede ima edildiği gibi dostluk maksadıyla ve kibarca değil, tam tersi aba altından NATO’yu göstererek ve korkutarak yapılmak isteniyor. Kısacası müttefikimiz(!) ABD Türkiye’yi NATO’yu devreye sokmakla tehdit ediyor. Mümbiç’e ve Fırat’ın doğusuna girmeye kalkarsan karşında NATO’yu bulabilirsin demeye getiriyor. Gelelim diğer cümleye…
– Harita dolaylı olarak; ‘Kuzey Suriye aslında NATO alanı, sen de NATO üyesi bir ülkesin. Menbiç’te NATO grubu olarak işbirliği yapıyoruz. Bu alanın karşısında düşmanlarımız var’ mesajını içeriyor.
Son zamanlarda bir çok moda deyim oluştu. “Çok zorlama bir yorum olmuş!” gibi.. Bu olaydan böylesi bir kanaate varmak moda zorlamayla bile olmuyor. Kuzey Suriye ne zaman NATO alanı olmuş, Membiç’te NATO ne zaman devreye girmiş ben bilemedim..!
Bilen varsa bize de öğretsin. Üstelik bu bölgeye “Kuzey Suriye” denmez, “Suriye’nin kuzeyi” denir. Böylesi tanımlamalar ince ayak oyunlarına girer. Yapmamak lazım. “Irak’ın kuzeyi” diyemedik, Kuzey Irak diye ucube bir bölgeyi kucağımızda bulduk. Yine bu alanın dışında düşmanlardan bahsedilmiş. Türkiye’nin kontrolü sağladığı bölgede düşmanı neredeyse kalmadı, geriye kalan bölgede şu an için bir tek düşmanı var, bunlarda ABD’nin kadim dostları PKK/PYD/YPG/DAE.
– Düşman olarak gösterilen ülkeler İran, Suriye, Rusya.
Türkiye Suriye’nin Esad rejimi hariç bu ülkelerle iyi ilişkiler içinde ve bu ilişkiler son zamanlarda günden güne daha da iyiye giden bir ivme izliyor.
– ABD, Menbiç’te petrol dolaşımı ve askeri eğitimler konusunda birlikte hareket ettiğimizi vurgulayıp, bölgenin kendi hegemonyasında değil; NATO şemsiyesi altında olduğu teziyle Türkiye’yi yumuşatmak istiyor.
ABD bölgeye doğrudan işgal maksadıyla geldi ve Mümbiç’te sürekli işgalci ve oyalayan bir taktik izledi. Bunu görmeyip böylesi bir tezin varlığı iddiası bütün günahı NATO’nun üzerine yıkıp ABD’yi aklamak olur.
– Harita üzerinden Rusya, İran, Suriye hedef gösteriliyor. Türkiye’nin dış politikadaki cilveli tutumu ve Rusya’ya yanaşması, ABD’nin ‘Kuzey Suriye’de biz değil, NATO var’ söyleminin doğmasına yol açtı. Rusya’ya yakınlaşmamız ABD’yi bu anlamda söylem değişikliğine yöneltmiş oldu.
Değerlendirmenin en acımasızı bu cümlede olmuş. Türkiye baştan beri dış politikada çok samimi hep aynı çizgide giden bir siyaset izledi ve bu tutumu bütün dünyada takdir topladı. Dış politikada oynak, cilveli siyaset izleyenler başta ABD olmak üzere Türkiye dışındaki diğer devletler olmuştur. Üstelik Türkiye Rusya’ya değil, Rusya Türkiye’ye yanaşmıştır.
– Yakın gibi gözüksek de Rusya, bizi Kuzey Suriye’de işgalci görüyor.
Son dönemlerde ABD ve Avrupa devletlerince Astana sürecini sekteye uğratmak için yoğun bir gayret güdülüyor. Biz Rusya ile yakın ilişki içinde gibi gözükmüyoruz zaten hiç olmadığı kadar yakınız. Böylesi bir tespit doğrudan ABD’nin uyguladığı politikaya destek olur.
– Ruslar, ABD ile ortak petrol arama faaliyetlerimizden rahatsız. Rusya, Türkiye’nin ABD ile yakınlaşmaya çalıştığının farkında ancak Türkiye’yi kaybetmek istemiyor.
Türkiye ABD ile yakınlaşmaya çalışmıyor. Türkiye şartlarını masaya koyuyor ve uyarsa işbirliği yaparız diyor. Rusya da bu durumu gördüğü için Amerika’nın düştüğü hataya düşmeyip Türkiye’nin şartlarını kabul etti.
– Türkiye’nin ekonomik alanda sıkışması ABD ve Almanya’ya yakınlaşmasına neden oldu. Bu hamlelere mecbur kaldığımızın farkındalar.
Türkiye ekonomik alanda sıkışmadı, Amerika tarafından sıkıştırılmaya çalışıldı. Bu saldırıya oldukça başarılı bir savunma gösterdi, kendi göbeğini kendi kesti ve kimseye de yanaşmaya çalışmadı,
– Kritik konu, Erdoğan’ın Putin ile ne konuştuğu. Bu konuşmanın detaylarını bilmiyoruz. Suriye’deki radikal dinci örgütler konusunda iki lider arasındaki mutabakatın ayrıntıları gün yüzüne çıkmış değil. Türk, Rus krizine dair emareler yok. Orta ve uzun dönemde ne olacağını bilmiyoruz.”
Erdoğan’ın Putin ile ne konuştuğunu dünya âlem biliyor. Radikal dinci örgütler ile liderler arasında bir mutabakat ve pazarlık yok, böyle bir şey olamazda. Devlet olarak şartlar ortaya konur ve bu tür gayrimeşru yapılarda koşulsuz şartlara uyar. Zaten Astana süreci de bu şekilde işliyor. Gizli saklı görüşmeler, terör örgütleriyle pazarlıklar mutabakat işbirliği Amerika’ya mahsus hadiselerdir.
– Türkiye, ABD üslerinin bulunduğu Kuzey Doğu Suriye’de çatışmaya giremez. McKinsey ile yapılan anlaşma ve ekonomik tablo askeri harekât yapmamıza olanak vermiyor. Almanya ziyareti bir yönüyle Rusya ve ABD’ye karşı alternatif arayışı.
En acı tespitlerden biri de bu. Türkiye Amerika ile çatışmaya giremez türü cümleler Beyazsaray ağzı. ABD Dış İşleri sözcüsü Nauert blöf dolu benzer cümleleri çokça kurmuştu. Bu boş tehditlerle Türkiye’yi durduracağını veya yıldıracağını zannetmişti ama olmadı. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalında yediği tokatlarla girip giremeyeceğimizi anlamış oldu.
– Suriye meselesi bittikten sonra sıranın İran’a geleceği ise kaçınılmaz bir gerçek. Yaşanan gelişmeler ve süreç, her şartta Suriye’nin federatif bir yapıya bürüneceğini gösteriyor.
ABD’nin işgal edeceği talihli(!) ülkeleri 2003 Irak İşgalinde Condoleezza Rice açıklamış ve aynı cümleyi kurmuş ve aynı sıralamayı vermişti. Şimdi Irak, sonrası Suriye, sonrası İran ve son olarak da Türkiye demişti. Aynı kapıya çıkan benzer cümleler burada karşımızda. Suriye’nin federatif yapıya dönüşeceği cümlesi ise bir başka felaket ve mesaj yüklü cümle. Bu cümlenin arkası Suriye federatif yapıya dönüşecek, sizlerde hazır olun.
Yazı uzadı farkındayım, ancak kendi kalemize attığımız golün faturası ağır olacağından bu düzeltmeyi yapmanın gerekli olduğunu düşünüyorum.
Sonuç olarak harita oyununda ABD’nin niyet ve maksadı; Suriye ve Irak’ta durduramadığı Türkiye’yi NATO tehdidiyle durdurmak, bu blöfü yediremediği takdirde NATO’yu işin içine çekerek süreci 1991 Irak işgalinde olduğu gibi kaos ortamına sokmak. NATO ülkeleri bu oyuna gelir mi? Bekleyip göreceğiz….