Yedi düvel kim, Düvel-i Muazzama hangi devletler?
Düvel ifadesi devlet kelimesinin çoğuludur. Düvel-i Muazzama ise büyük devletler, büyük güçler demektir. Yedi düvel ifadesi günümüzde “7 devlet” anlamından ziyade “dış güçlerin tamamı” olarak kullanılıyor. “Topunuz gelin” derken işte bu Düvel-i Muazzama ve onların ajanları, maşaları, piyonları kastediliyor. İngiltere, Fransa, Almanya, Rusya, Amerika gibi devletler yedi düvelin bir kısmıdır; buna Çin ve Japonya da dâhil olmuştur. Bu devletlere artık Düvel-i Muazzama değil emperyalist güçler diyoruz. Bunların karşısında Müslümanları muazzam güç olarak “Osmanlı Devleti” temsil ediyordu.
1900’lerin ilk çeyreğinde Osmanlı defteri kapanınca maalesef Türkiye yeni bir sayfa açamadı. İslam milletleri “Düvel-i Muazzamanın” dışında kalınca diğer devletler tarafından zulme uğradı. Şimdi o yeni sayfa 2000’lerin ilk çeyreğinde açılıyor. Türkiye emperyalist bir güç oldu. Bazı eksikleri var. “2023 hedefinin” ne olduğu daha iyi anlaşılıyordur sanırım. Türkiye’nin diğerlerinden farkı bu gücü “zulüm ve ölüm” üzerine değil “yaşama ve yaşatma” üzerine kurmuş olmasıdır. Bu gücü tesis eden zekâ; kendi iç gücünü okunan sâlâlardan almaktadır.
DAEŞ neredeyse hepimizin, tüm Müslümanların üzerine yapışmış bir leke olarak kalacaktı. Türkiye’nin emperyal güce erişmesi sayesinde “dış güçlerin maşası olan medya eliyle oluşturulan” bu kirli örgüte Mehmetçik’in tokadı indirildi.
Kim ne derse desin Türkiye’yi “İslam şuuruna sahip liderler ve kadrolar” ileri götürebilir. Kadrolar İslam’dan uzaklaştığı takdirde gücün zirvesindeyken yere çakılırız, İslam’a yakın olunan yerlerde ise yükseliş sürdürülebilir hale gelir.
Rusya ile ilişkilerimiz şu anda iyi, yani ortada siyasi dostluk var. “Siyasi dostluk” ile “İslam dostluğu” arasındaki farkı ayırmak gerekiyor. Rusya, Amerika, Çin devletleri bizim kullandığımız manada “dostumuz” olmazlar, olamazlar. Ancak çerçevesi belli ve sınırlı siyasi ortaklıklar kurulabilir.
Birileri sulandırmaya çalışsa da “dış güçler” bir gerçektir ve bölgede hesap yapmak isteyenler formüllerini adeta “laboratuvar” haline getirmeye çalıştıkları Türkiye üzerinden yapmaktadırlar. “Bölge” derken nereyi kastediyoruz? Göktürkler’den Selçuklular’a, Osmanlı’dan Türkiye’ye kadar bayrağımızın dalgalandığı tüm topraklar bölgemizdir. “Kızılelma” ise en geniş manasıyla ve ancak bir Müslümanın anlayabileceği derecede önemli bir mevzidir.
EŞREF BİTLİS’in 1993’de uçağının, MUHSİN YAZICIOĞLU’nun 2009’da helikopterinin düşürülmesi aynı “laboratuvar formülünün” neticesidir. Formatlara sığmayan, normların dışına çıkan ADNAN MENDERES ile TURGUT ÖZAL’ın ölümleri de yapılan denklemlerin sonucu olarak tarihe geçti. Kıymetli NECMETTİN ERBAKAN Hoca’yı tabir-i caizse “siyaseten idam edenler” aynı kirli çanaktan yüzyıl boyunca beslenen kişilerdi.
Hem denklemleri bozan hem de Türkiye siyasi tarihini yeni bir darbeyle sekteye uğramaktan kurtaran lider Recep Tayyip Erdoğan oldu.
Her şey bitti mi? 15 Temmuz, savaşın galibi olmak mıydı? 1915’te “yedi düveli” yendiğimiz halde İstanbul neden İngiliz işgaline uğradı? 15 Temmuz’un netice değil başlangıç olduğunu unutmamak gerekiyor. Gidilen bir yol var, fakat alınan neticeler henüz yeterli değil; yani Türkiye’nin hedefleri büyüktür ve yürünecek yol ileridedir. FETÖ, PKK, YPG, DAEŞ ve bilumum maşa örgütlerle yapılan mücadele 15 Temmuz’un “neticelerini” almak içindir.
“BİNALİ YILDIRIM DA MEHMET
ÖZHASEKİ DE KAZANACAK”
Bunu “rehavete kapılınsın” diye yazmıyorum. En iyisini Allah bilir, bizler de sahaya bakarak analizlerimizi yazabiliriz. Binali Yıldırım İstanbul’u yukarıda bahsettiğimiz dış güçlerin eline maşalar vasıtasıyla teslim etmemek ve “güçlü olmak” adına yol arkadaşı Başkan Erdoğan’la istişare sonucu aday oldu.İstese zaten “izzet ve ikbal” milletin oylarıyla önüne serilmiş değil mi? Neden bir şehrin dertleriyle uğraşsın? Burada devreye “dava adamlığı ve fedakârlık” giriyor.
Mehmet Özhaseki 21 yıl “sürekli oylarını artırarak” belediye başkanlığı yapmış, bakanlık yapmış, Başkan Erdoğan’ın yakın çalışma arkadaşı olmuş ve yine “izzet ve ikbal” sahibi değil mi? Protokol olarak hâlihazırda daha yüksek makamlarda iken neden Ankara’ya aday oldu?
İnancın, sevginin, milletin, vatanın olduğu yerde mağlubiyet yoktur. Anketler, rakamlar olumlu olsa da elbette bütün neticelerin de neticesini Allah bilir ve ancak O belirler. Zafer inananlarındır.
“ABDURRAHİM KARAKOÇ”
Gazetemizin de yıllarca yazarı olan Abdurrahim Karakoç’u rahmetle yâd ederek bir şiiri ile yazıyı noktalayalım:
Kör dünyanın göbeğine, Kuşların gözbebeğine; Hak yol İslam yazacağız.. Askerlerin miğferine, Kağnıların tekerine, Buda’nın tunç heykeline; Hak yol İslam yazacağız.. Herkes duyacak bilecek, Saklanmaz gayrı bu gerçek, Yaprak yaprak çiçek çiçek; Hak Yol İslam yazacağız..!