GERÇEK GÜNDEM

Okuduğunuz Yazı
GERÇEK GÜNDEM

İçerik

Gündemdeki konular birbirinden ayrı gibi görünse de aslında aynı senaryonun parçası. Bunu anlamak için derin analizler yapmaya gerek yok.

Ülke gündemindeki kişi, kuruluş ve olayları bir düşünelim.
İmam-Davut oğlu, HDP, CHP, İP, LGBT, Güvenli Bölge, S400,TÜSİAD… Aklımıza ilk gelen bunlar.
Listeyi daha da genişletmek mümkün. Ancak her olayın, her ismin, sebep sonuç ilişkisi bağlamında yerlerine oturtursanız çok farklı bir tablo çıkar ortaya.

Hedefinde Erdoğan ve Başkanlık sistemi olan, amacının Türkiye’ nin 2023 hedeflerini engellemeye yönelik küresel bir aklın kirli oyunu.

İmamoğlu’ndan başlayalım.
Yetenek sizsiniz yarışmasında hak etmediği performansıyla yarışmayı kazanan daha doğrusu kazandırılan bir yarışmacı gibi
İmamoğlu’nun bir anda Türkiye siyasetinin en başat aktörü olmasının siyaset sosyolojisinde mantıklı bir izahı yok.

“Ne kadar da abartıyosun altı üstü bir belediye başkanlığını kazandı ne var sanki” diyorsanız siz de bu oyunun istemeden de olsa bir parçası oldunuz demektir.
Seçim sürecindeki performansı ve söylemlerini bir kenara bırakın.Sonrasına bakalım.

Kazdağları’ndaki altın madenleri ile ilgili eylemlerde en çok sesini duyduğumuz aktivist ! Hatta öyle ki, konuyla ilgili Kanada büyükelçisiyle görüşecek kadar hadsiz.
İlk icraat olarak yüzlerce işçiyi kapının önüne koyacak kadar nefret dolu.

Ve siyaset üstü, devletin bekasıyla ilgili bir konuda yani 3 Belediyeye kayyum atanması sonrasında, terör örgütü ve savunucularıyla aynı akortta ses verecek kadar çapsız.

Görevden alınan 3 Belediye başkanının ayaklarına gidip söylediği sözler yenilir yutulur cinsten değil. Yani Türkiye’nin kurucu partisinin İstanbul Belediye Başkanından bahsediyoruz!

Ama belli ki senaryoda yazılan rol, Belediye Başkanlığından öte bir rol. Ve gereğini yapıp ülkenin sinir uçlarıyla oynaması için talimatlandırılmış.
Tek başına bu işin üstesinden gelemeyecek kadar tecrübesiz.
O halde birileri omuz atmalı bu figürana.
İlk omuz Davutoğlu’ndan geldi,.
Şaka gibi…

Ama adeta topa girmek için fırsat kollayan ergen ataklığıyla bir anda eleştiri dozunu fersah fersah aşıp, kendini var eden yapıya,AK Parti ailesine, lidere karşı bombardımana geçmesi de hayatın doğal akışıyla uyumlu değil.

Satır aralarında Başkanlık sistemini sorgulayıp, haksız yakıştırmalar yapan, Kayyum hamlesini eleştiren ve ülkenin enerjisini emerek önümüze engeller ata ata ilerleyen marjinal bir figür olarak gündeme oturması, tıpkı İmamoğlu’ un çıkışlarıyla senkronize ve eş zamanlı.

Yani planlı bir operasyonun seçilmiş elemanı.
Burada hep atladıkları ya da unuttukları bir şey var ki tüm planları bozmaya yetiyor.
Devlet aklı hep bir adım önde.

HDP’ li Belediyelerin devlete kafa tutarcasına göstere göstere yaptığı eylemleri bırakın Türkiye’yi Afrikalı kabileler bile kabul etmez gereğini yapar.
Suriye’ de sınırlarımızın güvenliği için yapılacak bir operasyonun arefesinde birbirinden bağımsız gibi görünen eylemler ve aktörler aslında tek bir yerden yönetiliyor.

Terör örgütüne alenen destek verip, devletin reflekslerini zayıflatarak, kuru demokrasi teraneleriyle halkı sokağa döküp yaratılan kaos ortamıyla, olası bir operasyonda ülkenin enerjisini bölmeyi amaçladıkları o kadar belli ki.
Türkiye düşmanlarıyla el ele kol kola ülkeyi kaos çukuruna itmek isteyenlerin sayısı çok fazla.

Seçim öncesi girdikleri kirli ittifakın gereği “iki parti, tek ses” şiarıyla CHP=HDP iş birliği artık açık seçik ortada.
Türkiye’nin kurucu partisinin lideri, milletvekilleri, belediye başkanları topyekün terörle ilişkisi tescilli bir partiyle ve o partiyi yöneten terör örgütünün amaçları doğrultusunda hareket etmekten utanmıyorlar ne yazık ki.

Tabii burada FETÖ etkisini de unutmamak lazım.
Baykal’ın FETÖ’ nün kaset kumpasıyla indirilip Kılıçdaroğlu’ nun Genel Başkanlığa getirilmesinin sebebini de net olarak görmek mümkün.

Devleti zaafa düşürüp zayıflatmak, tökezletmek için her türlü illegal ve gayrı ahlaki yapıyla hemhal olan bu kadronun oluşumunu tesadüfi olarak açıklamak zor.
Solcu, ulusalcı, devletini ülkesinin bekası üzerine titreyen kadroların CHP’ den nasıl ve neden uzaklaştırıldıklarını da şimdi daha iyi anlıyoruz.

CHP’ nin utanmadan terör örgütüyle iltisaklı bir partinin sözcülüğüne soyunduğu bir gündemde partiden tasfiye edilen eski CHP milletvekili Canan Arıtman’ın söyledikleri olayları anlamamız için ışık tutuyor bize. Ne diyor Arırtman:” Başlarım sizin Kürdistan davanıza” Diyarbakır’ da genç bırakmadınız. Gençler ya cezaevinde ya da toprağın altında”.

Bu sözleri HDP il binasının kapısında çığlık çığlığa haykıran anaların yanındayız. “HDP derhal kapatılmalıdır.”

Böyle CHP’ liye can kurban dedikten sonra Davutoğlu’ nun ve Gül’ün konuyla ilgili demeçleri gelsin aklınıza ve kahrolun.

İyi Parti’nin bu konuda fazla topa girmemesi ve yedekte beklemesi de bir taktik.
İlerleyen günlerde hep birlikte görürüz.

Sonra LGBT. Küresel kirli gücün toplumların manevi yapısını dejenere edip yıkmak için kullandığı aparat. Bu konu üzerine sayfalarca yazılır. Ama aile yapısını zayıflatıp, ahlaki değerleri erozyona uğratarak, gençleri sapkınlığa yöneltip tek dünya düzeni oluşturmayı amaçlayanların en önem verdiği plan. Burada işin içine son zamanlarda dayatılan, kız ve erkek kimliğinin yok edilerek adeta cinsiyetsiz bir toplum yaratma çabasında Türkiye seçilmiş bir ülke.
Yani illumunati sapıkları da oyunun içinde.

Başta İstanbul olmak üzere, CHP li belediyelerin LGBT renklerine boyanıp,”onur(suz) yürüyüşlerinin resmileştirilip, bir anda ülke gündeminde tek sorun bu sapkın grupmuşçasına bir algı yaratılması da boşuna değil. Süleyman soylu :” ABD nin LGBT derneklerine 22 milyon dolar para aktardığını söylemişti. Gezi provokasyonunda da bu grubun etkin rol oynadığını düşünürsek bu yardımın hangi amaçla verildiğini anlamak güç değil. Hem manevi değerleri zayıflatmak, hem de rahatça kullanacağı şuursuz kuklaları yedekte tutmak.

Terörle mücadelede destan yazıldığı bir dönemde yurt içinde ve sınırlarımızın ötesinde terör örgütlerini adeta kazıyan bir devletin, Suriye’ de yaratılmak istenen terör koridorunu yıkmak için teyakkuzda olduğu bir dönemde konuştuğumuz şeylere bakın.

İçeriden ve dışarıdan koordineli bir operasyonla Ülkenin önüne engeller çıkartılıp, hayati hamleleri yapmasına engel olmak için her yolu deneyen kirli bir güç var karşımızda.

Her cepheden her görüşten ve her partiden bu plana hizmet etmek için birbiriyle yarışan figüranlar var.
“Her cephe” dedik ya boşuna söylenmiş bir söz değil. Yaşadıklarımızı şöyle bir düşünün ne demek istediğimi anlayacaksınız Yeter ki her olayın her hamlenin her figürün ve figüranın belirli bir plan dahilinde hamle yaptığını bilin yeter.

S 400 mevzuu mesela.
Bu da yaşanan sıkıntıların bir parçası.
Pentagonun sözcüsünün bile dile getiremediği bir pervasızlıkla: “S 400 lerin alınmamasını isteyen CHP Genel Başkan yardımcısının çıkışı da şahsi olmaktan öte CHP’nin resmi görüşü.

Kılıçdaroğlu’ nun konuyla ilgili sözlerine ise yorum yapmaya gerek yok. “ S 400 niye alındı, Bize kim saldıracak?” diyen kişinin ülkeyi yönetmeye talip bir partinin genel başkanı olmasının ayıbı hepimize yeter.
İşin ekonomi cephesi de var.

Bunu da unutmamak lazım. Ülkenin ekonomik olarak güçlenmemesi için adeta savaş veren Merkez Bankası eski Başkanı da ilk 11 de yer alan oyuncular arasında. Ülkenin ekonomisini yavaşlatan, yatırımları durduran para politikası kararlarını ısrarla almaya devam etmesini iyi niyetli olarak okumak zor. Bunu da yeni atanan Başkanın faiz indirimi sonrasında ekonomide yaşanan canlılıkla test etmek mümkün. Tabii burada eski Türkiye’ nin değişmez aktörlerinden TÜSİAD’ı da unutmamak lazım.

Faiz indirimlerinde rahatsız olan bir sanayi örgütünün çıkışı beyinleri yakan bir dozda.
Niyetlerini saklamaktan o kadar acizler ki.:” Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’ nın enflasyonda kalıcı bir iyileşme görmeden faiz indirimi yönünde bir adım atma ihtimalini düşük gördüğünü belirterek,” Hatta adım atmaması gerekli diye düşünüyorum” diyor TÜSİAD Başkanı.Güler misiniz, ağlar mısınız?

İşte hikayenin özeti daha doğrusu farklı farklı olduğunu düşündüğümüz olayların,kişilerin aslında tek bir planın parçası olduğunu net bir şekilde ortaya koyan gelişmeler.

Başkanlık sisteminin ülkeye kazandıracağı ivmenin gücünü azaltmak, Erdoğan’ı indirip parlamenter sisteminin karanlık koridorlarına dönebilmek için oynanan oyunlar var gündemde. Olmayacak isimlerin parlatılarak, asla bir araya gelmez dediğiniz parti ittifaklarıyla, ekonomiyi tökezletip, terörle mücadeleye sekte vurarak, kaos yaratarak devletin reflekslerini engelleme çabalarına şahit oluyoruz.

Eski Türkiye’yi yeniden diriltme çabaları. Amerika’nın 51. Eyaleti ya da İngiltere’nin kolonisi olurmuşuz umurlarında değil. Şahsiyetsiz ve duruşu olmayan bir ülke yaratmak amaçları.

Ellerindeki silahlar bir bir tükense de yine de vaz geçmiyorlar. Darbeleri, muhtıraları bitirseniz, terörle geliyorlar, o da yetmiyor FETÖ yü devreye sokuyorlar. Yerli işbirlikçiler bir işaretle ekonomiyi göçertmek için emir bekliyor pusuda. Doları yükseltip ekonominin ateşini yükseltenlerin hepsi dışarıda değil en büyükleri içimizden vuruyor bizi. Hemen sonra adı domates oluyor, salatalık oluyor soğan oluyor milletin mutfağına taşıyorlar savaşı. Her hamleyi bertaraf etseniz de hain içeride olunca kapı kilit tutmuyor.

Kalkancı, Fadime tiyatrosunda kandırdıkları gibi post modern senaryolarla bir üst basamağa taşıyorlar yıkımı.
CHP nin kurucu parti kimliğinden kopmasına itiraz edenlerin sesini kesiyorlar hemen, Saadet’le HDP’ yi İP ile CHP’ yi kardeş yapıp demokrasi türküleri söyleyerek Amerikan bayrağı gölgesinde FETÖ nün, PKK nın kılavuzluğunda ülke gündemine yön vermeye çalışıyorlar.

Kayyuma koşa koşa gidenler, evlatlarını dağdan koparmak için ağlayan annelerin göz yaşlarını silmek istemiyor. Bırakın silmeyi görmek bile istemiyorlar bu anneleri.

PKK nın bitme noktasına gelmesinden yürekleri pır pır.
Çözüm sürecine dönülsün… savaşa son… demokrasi istiyoruz… halkların kardeşliği gibi sade suya tirit laflarla birilerini kandırdıkları kesin.

Öyle olmasa İstanbul’ da Ankara’ da bu sonuçlar alınır mıydı sizce?
Kendi yalanlarına milletin de inanmasını istiyorlar. Ama korkuyorlar. Milletten ve milletin gözünü ve önünü açan liderden.

Solcu ve ulusalcı bir parti, ülke savunmasında atılacak hamleleri Amerika’yı kızdırırız diyecek kadar şahsiyetsiz söylemlerde bulunacak kadar aciz.

Savunma sanayimizin % 70 yerli oranları yakalaması, S 400 le güç dengelerinin değişmesi, enflasyonun düşmesi, yatırımların artması, büyüme oranlarının revize edilmesi şah damarlarına bıçak dayamışçasına tedirgin ediyor bunları.

Montaj sanayisiyle milleti oyalayan İstanbul bankerleri, dışarıdaki patronlarının bir emriyle ülkenin ekonomik dengelerini bozmaktan hiç çekinmiyor.
Kimse sorgulamıyor İmamoğlu Kaz dağlarında altın arayan şirketle ilgili Kanada Büyükelçisi ile hangi vasıfla ve yetkiyle konuşuyor diye.

HDP li Belediye başkanlarıyla sarmaş dolup olup, terörle mücadelede ne bedeller ödediğimizi bile bile zerre utanmadan PKK iltisaklılarla aile fotoğrafları çektiriyorlar.

Sonra da gözümüzün içine baka baka Başkanlık sistemi üzerinden Erdoğan’a diktatör ve tek adam yakıştırması yapıyorlar utanmadan, sıkılmadan.
Ülkeyi babalarının malıymışçasına görüp milletin kazanımlarını hazmedemiyorlar.

Teneffüs zilini duymuş ilkokul çocukları gibi oyun oynamaya değil AK Partiyi bölmeye, Erdoğan’ ı itibarsızlaştırmaya çalışanların koşa koşa CHP=HDP kervanında halay çekmeye gitmeleri de bu yüzden.
Sınırlarımızda PKK/ YPG tehlikesinin bitebileceği ihtimali kabus gibi çöküyor göğüslerine, FETÖ nün ipiyle indikleri kuyuda başlarına gelecekleri bile bile son kez her kozu mübah görecek kadar ahlak ve vicdan kaybı var.

Zinciri boşalmış masal canavarları gibi ağızları köpüre köpüre saldırıyorlar her yere.
Cumhur ittifakını bozmak için denemedikleri yol kalmadı. Ama Erdoğan ve Bahçeli’ nin feraseti tüm planları bozuyor.

Marshall yardımlarıyla bedenlerini, fullbright anlaşmasıyla zihinlerini zehirledikleri bir neslin kalıntıları yine Amerika’nın bel altı oyunlarıyla önümüze hendekler kazmaya devam ediyor.

15 Temmuzun acısı Pensilvanya’ da hissedilmiyor sadece. Pentagonda da bu acı hala sıcak ve yıkıcı.
İşte bunun için her şey. Milletten rövanş almak, daha doğrusu dik duruşu kırmak için yerli işbirlikçileriyle geliyorlar üzerimize.
Sadece bunlar da değil.

Akdeniz’de petrol ve doğal gaza yanaşmamızı istemedikleri için, PKK ile YPG ile durdurmak istiyorlar bizi. CHP bir yandan, TÜSİAD diğer yandan HDP, SAADET ve İP yancı olarak destek verirken mankurtlaşmış aydınlar giriyor devreye…

Ülke, vatan, millet bayrak, ezan mefhumu olmayan beyinler için ha ABD uydusu olmak ha İngiltere valisi tarafından yönetilmek bir anlam ifade etmiyor.
Yalan dünyalarının sahte doğrularıyla kirli güçlerin maşası olmak utandırmıyor onları.

Bir soruyla sonlandıralım sözlerimizi.
İmamoğlu ile Davutoğlu arasındaki ilişki, aşağıdakilerden hangisiyle benzeşmektedir.

a) HDP,CHP,SAADET ilişkisi
b) HDP, CHP İP, LGBT
c) PKK, Güvenli Bölge, Pençe operasyonu, Kayyum atamaları,
d) Yerli İHA ve SİHA’lar, Sezgin Tanrılulu, S 400, Ünal Çeviköz,
e) Başkanlık sistemi, FETÖ, Davutoğlu, Abdullah Gül, TÜSİAD
f) Hepsi
Cevabı siz bulun.

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
0%
Beğendim
0%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%
Yazar Hakkında
Tahsin YILDIZ