Bugünün iyi tarafı

Okuduğunuz Yazı
Bugünün iyi tarafı

İçerik

Hz. Adem’in çocuklarına verdiği dersten bu yana semavi-beşerî her inanç sisteminde, Yaratan’ın yaptığında abes aranmayacağı ilkesi vardır. Koronavirüse ister ceza diye bakın ister sınav; yarım milyon kişinin vefatı, 5 milyon kişinin enfekte olması ve bir milyon kişinin solunum cihazlarında kıvrandığı bir felaket olduğunu yadsıyamayız. Şu kadar “milyon kişi” dendiğinde bu kişilerin birilerinin annesi, babası, eşi, kardeşi, sevgilisi, ekmek parasını getiren, gören gözü, tutan eli, yürüten ayağı olduğunu anlamıyoruz. Oysa bu kişilere anne-baba sıfatıyla baktığımız zaman, felaketin kişisel boyutunu daha iyi anlamak mümkün.
Okulda bir istatistik hocamız vardı; ihtimal hesaplarından söz ederken, rakamların soğuk suratının arkasında bir insan olduğunu anlamamız için, “Gerçekleşme oranı milyonda bir olan bir şey sizin başınıza geldiğinde, o şeyin gerçekleşme ihtimali artık yüzde 100 olmuştur!” derdi. Her akşam 19.30’da Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın rakamlarını beklerken, azalan vefat sayılarına bakarak, sevinmiyor muyuz? O rakam ister 500, isterse 23 olsun; ya 500 eve veya 23 eve ateş düştüğünü, o kadar annenin-babanın geride nasıl bir acı bırakarak, öbür âleme göçtüğünü düşünmeye vaktimiz oluyor mu?

Çoktandır aramadığınız bir dostunuzun “maalesef artık aramızda olmadığı” haberlerinin sayısı ve sıklığı arttıkça, aynı etkiyi yapmadığını söylemek, acı ama gerçek değil mi? Ama o ateş düştüğü yeri ne istatistikle ne oranla ne tabloyla alakası olmayan bir şekilde yakmadı mı?

Ama insanız; gözümüz, gönlümüz daima iyiyi görmeye ayarlanmış Yaratan tarafından. Fırtına, bora yeri göğü altüst etse de bizim gözümüz, ufukta bulutların arasındaki bir kuş kanadı kadar aralıktan görünen güneşi görür.

Neredeyse üç aydır ölümlerle, enfeksiyonlarla, maskelerle, mesafelerle yaşıyoruz. El yıkamamız gerektiğini hatırlatana ters ters bakmamız, yolda burnumuzun dibine kadar sokulan şahıstan öfkeyle uzaklaşmamız, minibüsten indikten sonra “o adamın acaba bir şey bulaştırıp bulaştırmadığı” korkusunu bütün gece atamamamız… Televizyonda pazarları dolduran insanları gördükçe, kanımızın donması… Bütün bunlar şu anda hayatımızın gerçeği. Öyle görülüyor ki önümüzdeki 365 günde de hayatımızı karartmaya devam edecek.

Biz yine de şu bayram günlerinde, ufuktaki bulutlarda bir kuş kanadı kadar aydınlanan yere bakalım.

Hastane girişlerinde yerlerde kartonların üzerinde dizi dizi yatan insanları görmedik ülkemizde. Morgların girişine üst üste yığılmış ceset torbalarını da görmedik. Evet, doktorlarımızın, hemşirelerimizin, diğer hastane görevlilerimizin maskelerin yüzlerinde yaralar açtığını gösteren fotoğraflar hâlâ gözümüzün önünde. Ama o kişilerin hiçbirinin ABD veya İngiltere’deki gibi, boş solunum cihazı bulamadığı için ağladığını görmedik. Değil yoğun bakım odalarımız, hastane yataklarımız bile yarı yarıya dolmadı; ama bu arada şu kadar bin yataklık yeni yeni hastanelerimiz açıldı; açılıyor.

Ve Yaratan’a şükür ki hâlâ hayattayız ve bayramı kutluyoruz…

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
0%
Beğendim
0%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%
Yazar Hakkında
Hakkı ÖCAL