Avrupa’da İslam bayrağı yükseliyor
Batı’daki İslam düşmanlığının temelinde ne var?
Çok şey var.
Ama yakın gelecekte Avrupa nüfusunun hatırı sayılır kısmının Müslüman olacağı gerçeğini görmek durumundayız. Göç ve doğurganlık istatistikleri Batı’daki paniği artırıyor. Hızla artan genç Müslüman nüfusun Avrupa’daki iş gücünün neredeyse dörtte birini oluşturacağı günler yaklaştıkça Batılı egemenler “tükeniyoruz” paniğine kapılıyor. Avrupa o çok övündüğü hukuk ve demokrasi anlayışı temelinde Müslümanları diğer mensuplarıyla eşit haklara sahip bireyler olarak kabul etmekte zorlanıyor. Çünkü artan Müslüman nüfusun politika ve karar mekanizmalarına olası etkisinden korkuyor. Hal böyle olunca baskı, yıldırma, sindirme çabaları yönteme dönüşüyor. Fransa ve Almanya’da gördüğümüz gibi devletler eliyle nefret suçu işleniyor.
Üstünlük iddiasıyla kurduğu sömürü çarkları tersine dönen Batı, ürettiği değerlerin kendi yarasına merhem olamamasının acısını Müslümanlardan çıkarmaya çalışıyor ama nafile… Umut ettiklerinin aksine sergiledikleri hukuksuzluklar, şiddet, ayrımcılık, İslam’ın yaygınlaşmasına engel olamaz çünkü insanın olduğu her yerde adalet duygusu da vardır ve hakikat vicdanlardaki hükmünü engel tanımaksızın icra eder.
İşte burada bize de önemli görevler düştüğünü görmek durumundayız. Mazlum coğrafyalarda maddi açlık çeken insanlığın umudu olma iddiamızın yanında manevi açlık çeken Batı insanının önünde de umut ışığı yakabilmenin yollarını, yöntemlerini aramalı, bulmalı, bunun davacısı olmalıyız.
Kardeşimiz Markar Esayan’ın cenaze merasimindeki tablo önemliydi. Sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın vefası, Patrik Maşalyan’ın manifesto niteliğindeki konuşması ve bir ülkenin vatan sevdalısı evladına sahip çıkması ile sınırlı değildi o tablo. Bizi bize ve herkese gösteren aynaydı.Üzerindeki tozlar silindiğinde medeniyet hazinelerimizin nasıl parladığını gösteren ayna…
Merhum Cemil Meriç “”Zavallı Türk aydını… Batılı dostları alınmasınlar diye hazinelerini gizlemeye çalışır. Sonra unutur hazineleri olduğunu. Düşmanının putlarını takdis eder, hayranlıklarını benimser. Dev, papağanlaşır” demişti. Kaybolan yıllarımızın hikayesidir bu.
Ve İnsanlığın varlığını unuttuğumuz hazinelerimize muhtaç olduğunu anlamak, anlatmak.
İşte bu bizim “yeni hikayemiz” neden olmasın?