ABD-İran gerilimi ve Kasım Süleymani
11 Eylül saldırılarının ardından İslam coğrafyasına yayılan savaşın gizli ortağı şüphesiz İran’dı. Kasım Süleymani, bu gizli ortaklığın sahadaki mimarlarından biriydi. Afganistan, Irak ve Suriye’nin işgalinde İran, ABD’nin başlıca işbirliği yaptığı devletti. Batı sistemi, İslam’a karşı İran’ı hep müttefiki olarak gördü; Dünya Ticaret Merkezi kulelerine yönelik saldırıların ardından ABD, sahada İran ile iş tuttu.
ABD’de Obama ve Hillary dönemi kapanınca İran ile ilişkilerde de bir değişimin yaşanması kaçınılmazdı. Trump faktörü, bu değişimde önemli bir rol oynadı. Kasım Süleymani’nin vurulduğu yere bakmak yeterli; üretilmiş efsanelerin aksine Süleymani, ABD’nin işgal ettiği alanlarda cirit attı ve varlığını da daima ABD’ye borçluydu. Trump, ABD’ye hareket çeken bu adamı tek bir hamleyle devre dışı bırakmadı mı? Demek ki, Kasım Süleymani ABD’nin gerçekten düşmanı değildi ve görüldüğü gibi bundan 10 yıl önce de vurulabilirdi. Vurulmamasının tek sebebi ABD derin devletinin müttefiki olmasıydı.
Süleymani’ye yönelik suikastın ilk günü içeride ve dışarıda herkes bir “şok etkisi”nden bahsetti. Bütün uzmanlar “böyle bir saldırı beklenmiyordu” yorumunu yaptı. Peki niye beklenmiyordu? Çünkü ABD derin devletiyle İran arasında bir uzlaşma vardı. ABD politikası bugüne kadar bu kurala göre hareket etti. Ama kural dışı biri, yani Trump işbaşına gelince, “madem ABD’nin en büyük düşmanı Kasım Süleymani diyorsunuz, o zaman ilk hedef o, vurup ortadan kaldırın” talimatını verdi. Söz konusu “şok”un kaynağı işte burası.
Kasım Süleymani için İran’ın Ortadoğu politikasından sorumlu olan tek kişi diye bahsedilir. İran’ın Ortadoğu politikası neydi? Süleymani, 11 Eylül saldırılarının ardından başlayan “vekalet savaşları” döneminin öne çıkardığı bir aktördü. ABD’nin dışarıdan dayattığı “vekalet savaşı”nı İran, Kasım Süleymani gibi aktörlerle Ortadoğu’ya yaydı. ABD’nin 11 Eylül saldırılarından sonra savaşı İslam coğrafyasına yayma taktiğinin müttefiki İran’sa, Ortadoğu koordinatörü de Kasım Süleymani’ydi.
Şimdi savaş çıkar mı, bölge yeni bir savaşa sürüklenir mi, diye merak ediliyor. İran, işi uzatırsa ABD’den çok ciddi karşılık görecektir. İran’ın karşısında Obama ve Hillary gibi gizli ortak sayılacak bir başkan yok. Tahran’ın öncelikli amacı savaşı İran dışında tutmak ve ağırlıklı olarak da imajı kurtarmak olacak. Trump da İran’ı masaya çekerek Kasım Süleymani hamlesinden kendisi için büyük bir siyasi rant devşirmeye bakacak. Türkiye’nin tutumuna gelirsek; vekalet savaşlarının hedefinde öncelikle Türkiye vardı; ABD ve İran’ın bu coğrafyada durduran, yenilgiye uğratan da Ankara ve Cumhurbaşkanı Erdoğan oldu. Kimse Türkiye’nin İran’a kalkan olmasını beklemesin. Ankara bu tuzağa düşmez.