Almanya’da CHP ve HDP olsaydı sanırım çökerdi
Sadece Almanya değil; Fransa, ABD, İngiltere, İsveç gibi “bana mısın demeyen” ülkeler de enkaza dönerdi.
Çünkü 1940 ortasından sonra Almanya’da ve bu ülkelerde hiç darbe olmadı.
Onlar fabrika temeli kurarken bizde maalesef darağaçları kuruldu. Geriye acılar ve bitmeyen tartışmalar kaldı.
CHP darbeci midir?
28 Şubat’taki zihniyete bakınca “direkt darbenin içinde olmasa da” pek özgürlükçü olduğu söylenemez. Yine mi 28 Şubat? Bu soruyu soranlar o kirli dönemde yaptıklarının hatırlanmasını istemiyor!
AB ülkelerinde demokratik yollarla seçilen başbakanlar idam edilmedi.
“Bir sağdan bir soldan astık” diyen darbeci cumhurbaşkanları olmadı.
“Kırmızı ışıkta duran” ama fırlattığı anayasa kitapçığı ile asrın krizini çıkaran cumhurbaşkanları olmadı.
“5’i hariç hepsinin başını açtırdım” dedikten sonra milletvekili seçtirilenler olmadı.
Bu ülkelerde CHP, HDP yahut Yeşil Sol gibi partiler olmadı.
Ama, “Hristiyan Demokrat” diye bir parti oldu ve hatta genel başkanları 16 sene Almanya Devleti’ni yönetti.
Almanya Başbakanı Angela Merkel 16 sene ülkeyi yönetti.
Partisinin adı Christlich Demokratische Union Deutschlands, kısaca CDU, yani Almanya Hristiyan Demokrat Birliği Partisi idi.
Fakat onlar çağdaştı, laikti…!
Yıllarca bize İslam düşmanlığını laiklik diye yedirmeye kalkanlar kendi partilerine çatır çatır Happy Christmas çekiyorlardı. Afiyet olsun!
Peki Almanya’da yahut Amerika’da CHP ve HDP gibi partiler olsaydı ne olurdu?
Sanırım şu söylemleri duyardık:
– Bazı kiliseler müze olarak kalmalı ve turizme açılmalı!
– Alman İstihbarat Servisi BND şeffaf olmalı, ayrıca 5 bin odalı merkezleri var, kapatılmalı!
– Daha biz Berlin’e ve New York’a Usame Bin Ladin’in heykelini dikeceğiz heykelini!
– Boynuna haç takanlar eğitim hakkından mahrum bırakılmalıdır!
– İncil ve Tevrat eğitimi verilen kurumların üniversitelerde branş seçimi yapılırken puanları yarı yarıya düşürülmelidir!
– Mercedes ve Audi’nin birçok parçası ithal ediliyor, bunlar Almanya’nın otomobili değil ki!
– Ordu göreve yahut ordu silah bırakmalı!
– Devlet katildir!
– İsveç’te savcıyı silahla öldüren teröristlerle röportaj yapan İsveçli gazeteciler, İsveç Halk TV’sinde hâlâ program yaparak, “Ülkede savcılar ve hakimler iktidar yanlısı” diyorlar!
Siz bunları AB ülkeleri ve ABD’de asla duyamazsınız. Çünkü orada özellikle HDP gibi partiler yok!
“ÇAĞDAŞ SANILAN GERİCİLER”
tv100 internet sitesindeki köşe yazım üzerine bazı gazeteler manşet attılar, bazı yazarlar da makale yazdılar.
Bir kısmını okudum, bazıları ahlâk seviyesini düşürse de ekseriyetle herkes kendi fikrini yazmıştı; ancak benim bu husustaki tercihim değişmedi.
Müzik, resim, sinema, tiyatro ve yan dalları zevk meselesidir.
Bir Zeybek’in kollarını açması bana estetik bir güzellik sunarken bale bana estetikten çok uzak gelir.
Sanat bir tercih ve zevk meselesidir; kendi tercihlerinizi zorla dayatamazsınız.
Allah’ın izniyle kimseden korkmam, zaten demirden korksaydık trene binmezdik.
İnandığım değerlerden de asla geri adım atmam.
Kimsenin taptığına tapmak, yaptığını yapmak zorunda değilim!
Tartışmayı severim, farklı fikirleri dinlemeyi severim.
Hiç katılmasam da “ufuk açıcı” konuşmalar yapanların bu yönüne hayranlıkla bakarım.
Delilerin (farklı düşünenlerin) elzem olduğuna inanırım.
Herkesin akıllı olduğu yer bana göre pek sıkıcıdır ve bizim bazen delilere ihtiyacımız vardır.
Bayılırım deli deli konuşanlara, çünkü çoğu aslında insan sevgisiyle doludur.
Ben baleyi sevmiyorum, sanat olarak görmüyorum. Devletimizin bunu desteklemesini de istemiyorum.
Bu benim şahsi fikrim ve talebim!
Farklı düşüncelere de saygı duyarım, ama “argümanları sağlam değilse” yine onlar gibi düşünmem.
Ben papyon takmayı da sevmiyorum!
Kabak tatlısı da yemem!
Zorla mı kardeşim?
“Ama efendim Osmanlı döneminde de papyon vardı” diyenler çıkacaktır.
Kaldı ki ömrü Osmanlı düşmanlığı ile geçmiş birçok kişi söz konusu “bale” olunca birdenbire Osmanlı sevdalısı kesildi. Maşallah hepsi de Osmanlı tarihi uzmanıymış.
Sanat ve zevkler kişiden kişiye değişir.
Ancak görüyorum ki dayatmacı zihniyet hiç değişmiyor.
Opera dinleyince çağdaş ve entelektüel olacaklarını zannedenler Aşık Veysel’i Ankara’ya almamıştı.
Opera dinlenir mi? Güzelse dinlenir. Bu sizi “çağdaş veya gerici” yapmaz!
Bale izlenir mi? Ben izlemem, hiç zevk almıyorum, estetikten uzak buluyorum. Seven varsa gitsin izlesin, birileri gibi önyargılarla kimseyi yaftalamıyorum.
SON SÖZ: Necip Fazıl Kısakürek’in muhteşem tanımı şudur: “Sanat, Allah’ı aramaktır.”