CADI AVI ve SOSYAL MEDYA KADINI!

Okuduğunuz Yazı
CADI AVI ve SOSYAL MEDYA KADINI!

İçerik

Tarihi birçok yerden incelediğimizde her çeşit katliam ve ölümlerle karşılaşıyoruz. Bunlar dan biri ise “cadı avı” veya “cadı avcılığı” diyebilirim. Orta çağ döneminde dillendirilen bu betimleme ciddi bir şekilde birçok kadın katliama örnek olarak verilebilir.

1517 tarihinde Katolik kilisesinin bölünmesiyle batıl inanç yeniden oluşmaya başlamış, dini açıdan dayanaksız kalan insanlar din ötesi güçlerden medet ummaya başlamıştır.

En karanlık batıl inançların bile ötesinde sayılabilecek sapkın düşünce ile beslenen cadı avı, Avrupa’nın en karanlık dönemi olarak tarihe geçer. Kadınların, “cadı” dolayısıyla düşman olduklarını destekleyen görüşler arasında özellikle “haşeratı yok etme” veya “köküne kadar kurutma” deyimleri sıkça kullanılmıştır. Kadının, bu şekilde “düşman”, “kötü” ve “yok edilmesi gereken” olarak ötekileştirilmesi ve kadına yönelik, uygulanan şiddet dolu yöntemlerle yaklaşılmasına zemin hazırlanmıştır.

Cadı kelimesinin türevlerine bakıldığında “çocukları öldüren, insan yiyen, geceleri dolaşan dişi hayalettir” anlamlarını taşımaktadır.
Cadı avının başlangıcında çoğunlukla kimsesiz ve fiziksel engelli yaşlı kadınların seçilmesinin, daha sonra ise 16. yüzyılın ilk yarısından itibaren cadı profilinin değişme uğradığını ve şeytan ile işbirliği yapan büyücü için cadıya dönüştüğü bahsedilmiştir.

İşin ironi tarafı kendi ürettikleri cadıdan korkup, yaşayan gerçek kadınları yakıp öldürmüş olmalarıdır. Kadınların yakalanmalarına, sorgulanıp işkence görmelerine ve sonunda öldürülmelerine neden olan kişiler, cadı avcıları, aslında iyilik yaptıklarını ve masum insanları koruduklarına inanıyorlardı.

Saçlarından yerlerde sürüklenen, yakılan, taşlanan, asılan hatta şeytana ibadet ettiğine inanıldığı için tecavüz edilmesi hak görülüp tecavüz edilen binlerce kadın… Bu kendileri için büyücülükle ile ilgili ezoterizm yaklaşımdan farksızdı. Tarihçiler neredeyse her köyde bir yakılma alanının kurulduğuna dikkat çekmektedir. Yüz binlerce kadın “cadı avcıları” diye kendilerine isim takılan adamlar tarafından yakılarak katlediliyordu. Buna izin veren kesimde Katolik Hristiyanların kendileriydi aslına bakarsınız.

Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, bir köşe yazısı dikkatimi çekmişti. “Hristiyanlık Hz. İsa’dan 50 yıl sonra bir Yahudi tarafından ortaya atılan bir inanç şekli!” bu köşe yazısını okumayanlarınız varsa okumanızı tavsiye ederim. Şimdi kendi içinizde “Din acaba insanlara kötülüğe mi yaklaştırıyor?” diye düşünebilirsiniz. Lakin din her zaman yoldan çıkmış topluluğa, insanlığa ahlakı, hakkı getirmek için vardır. Din geldikten sonra değişime uğraması, kendi menfaati sebebiyle dinin sömürülmesi, değiştirilmesi insanları yanlış yapmaya mahkûm etmiştir.

Biliyoruz ki bu zamana kadar gelmiş dinlerin tek değişmeyeni müslümanlıktır. Müslümanlığın kadına verdiği değer genel anlamda tartışma konusu haline gelmiştir. Gözden kaçırılmış ayrıntıları her daim es geçeriz. Biz önce tarihte veya geçmişte insanlığın kadına nasıl bir yaklaşım yapmış onu araştırmalıyız. Sonrasında islamla kadın neler kazanmış ona bakmalıyız.

Diri diri toprağa gömülen yüzlerce kız çocuklarından, yakılarak katledilen yüzbinlerce kadınlardan nasıl bir noktaya geldiğimize ve her geçen gün kadınlarımızın değerinin arttığı bu gerçeği ön planda tutmamız gerektiğini belirtmek isterim.

Batı sempatizanlığını rafa kaldırmak gerektiğine inanıyorum. Batıyı özenme gibi bir yaklaşım var ne yazık ki. Batı dünden bugüne kadınların onurunu ve ahlakını ayaklar altına almaya çalışmaktan başka hiç bir şey yapmamıştır. Bu yazıyı yazarken kendime bile söyleniş ve haykırış yaptığımı bilmelisiniz.

Son zamanlarda sosyal medyada yaşanan özellikle Tiktok’da genç kızlarımızın, kadınlarımızın kendilerini soyunarak gündeme getirmeye çalışması ve bu şekilde kendilerinin özgür olduğu söylemleri arttı. Hiçbir zaman açıklık ve çıplaklık kadını onurlandırmaz. Kadını açmak sadece kötü zihniyetli insanların bakışlarını kendine çevirmekdir.Normal yaşamda açık olmayan kadınlar bile erkeğin nazarına gelirken, İnsanoğlunun “bakmasın o zaman kendi pis zihniyeti” demesi ne kadar doğrudur.

Yaşamımız boyunca bu tip insanlarla karışılacağız. Önemli olan bizim duruşumuz, bu dünyada yaklaşık 8 milyar insan var iyisiyle, kötüsüyle kadın olarak biz kendimizi açarak, çıplaklıkla özgür ve medeni olacağımıza inanıyorsak sadece yanılgı peşindeyiz demektir. Kendi şahsiyetimizi başkalarının açgözlü ve şehvet dolu bakışlarına ikram etmenin duygusuna kapılmamamız gerektiğine inanıyorum.

Çünkü şiddet sadece yakıp, yıkmak veya aşağılamak, horlamak değildir, art niyetle bakılan her bakışta şiddetin başka bir boyutudur.

Yazıma ünlü şair Necip Fazıl Kısakürek’in bir sözü ile bitirmek isterim.
“Batıya özene özene özümüzü kaybettik… Oysa biz batının hayranlıkla izlediği gıpta ettiği bir medeniyettik…”

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
70%
Beğendim
30%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%
Yazar Hakkında
Amine Merve Aladağ