Dershaneme dokunma; şimdi de üniversiteme dokunma!
Birbirine “vaka olarak” benzeyen bir süreç şimdi Şehir Üniversitesi üzerinden yürüyor. Yanlış anlaşılmasın; tartışmanın bir tarafını FETÖ’cü ilan ediyor değiliz. Sadece tartışmanın başlangıcı ve geldiği nokta birbirine benziyor.
Dershanelerin kapatılma sürecinde yaşananları hatırlarsınız. Birçok insan başta “Dershaneler hemen kapatılmasa iyi olur, bunun yerine hangi sistem gelecek?” gibi sorular soruyordu. Dönemin Fetullah tayfası soruların cevabını insanlara anlatmak yerine “yaygarayı” tercih etti. “Dershanelere dokunulamaz, eğitim hakkı engellenemez” gibi sayısız sloganlar üretildi. Hal böyle olunca insanlar “Meğer mesele Dershane kapatılmasının çok ötesindeymiş” diyerek Dershanelere sempati ile bakmaktan vazgeçti.
Önce “Şehir Üniversitesi mağdur ediliyor” diye başladı, sonra “Öğrenciler mağdur edilecek” diye devam etti. Gelinen nokta: Devlet bize kredi vermiyor! İşte bu noktada millet “işin içinde iş var” demeye ve “mağduriyetin” algı olduğunu düşünmeye başladı.
“Milletin verdiği yetkiyle” Türkiye’deki tüm üniversitelere rektör atayabilen; tüm bakanları, yardımcılarını ve bürokratları seçme yetkisi bulunan Türkiye Cumhurbaşkanı’nı sadece bir üniversite üzerinden “eleştiri noktası” yapmaya çalışmak şu manaya geliyor: Elimizde başka hiç argüman yok, biz de işi siyasallaştırıp ilgiyi üzerimize çekmeye çalışıyoruz!
“BENİM MAĞDURUM AZ ŞEKERLİ OLSUN LÜTFEN”
“Milletimiz mağduru sever ve yanında durur” sözünü öyle ezberlemişler ki işin cılkını çıkarmaya doğru ilerliyorlar. Sürekli mağduru oynuyorlar. Her işin sonunda Küçük Emrah gibi “Benim hiç babam olmadı amca, size baba diyebilir miyim?” moduna giriyorlar. Herkes değil ama “algı yönetimine açık olanlar” hemen “Evladıııım” diye onları bağrına basıyor. Yalnız her filmin sonu vardır.
Bu filmi şimdi iki grup çeviriyor: İBB Başkanı ve ekibi, yeni parti kurmaya çalışanlar ve ekipleri! Oysa gerçekçi olsalar belki destekçileri azalacak ama az da olsa sağlam olacak; oysa şimdi kaygan bir zemindeler! Film bol gişeli gibi duruyor ama bir süre sonra iş yapmayınca filmin seyri değişecek; milletçe izliyoruz!
“HANİ AK PARTİ İÇİNDEKİ
AKP’LİLER DİYORDUNUZ YA”
İnsanın kendi bedeninde parazitler varken elbette siyasi partiler ve devlet kurumlarında da parazitler, hastalıklar olacaktır. Art niyetliler bir kenara; iyi niyetli olarak “Ak Parti içindeki AKP’liler” diyenler parazitlerin temizlenmesini isteyenlerdir. Şimdi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan kürsüye çıkıp Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu, Mehmet Şimşek isimlerini vererek yaptıkları hataları söyleyince neden itiraz ediyorsunuz? Siz değil miydiniz “Ak Parti temizlensin ve bu görevi Başkan Erdoğan yapsın” diyen! Şimdi neye itiraz ediyorsunuz?
“BİZDE İHA, SİHA; ONLARDA
YPG, PKK”
Bizde İHA, SİHA, ATAK, ANKA; onlarda YPG, PKK, PYD, YPJ..! Biz, yaşatmak için; onlar öldürmek için! Bizdeki yerli ve milli, onlarınki dış destekli! Milli üretime büyük destek sağlayan Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, insansız hava araçlarının duayeni Selçuk Bayraktar, tüm bunların yapılması için dört yanda mücadele sürerken ekonomiyi rayına sokan Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın yolları açık olsun! Onların yolu açılırsa milletin yolu da açılır.
“AİLE”
Çocuklarıyla haber bülteni izleyen sevimli bir baba; “İşte erkek şiddeti, bu erkeklerin şiddeti hiç bitmiyor” sözlerini duyunca çocukların karşısında ezilmeye başladı. Kavram öyle genelleştirilmeye başlandı ki; “Tüm erkekler şiddet eğilimlidir ve kadınları bütün erkeklerden korumak gereklidir” noktasına doğru gidiyor. Bu durumda kadın “Erkek şiddetinden korunmak için” doğal olarak evlenmeyecek! Devlet kurumlarımızın böyle bir nihai amacı olmayabilir; ama işin geldiği noktayı tekrar güncellemek şart!
“ATATÜRK VE ALMANYA”
Almanya devlet kanalı; “Atatürk, Hitler’den zehirli gaz alıp Dersim’de kullandı” demiş! Ülkemizde darbeler olurken, milletin evlatları işkencelerden geçirilirken neredeydiniz de şimdi Türkiye’de barış ortamı hâkim olmuşken üzerinize vazifeymiş gibi konuşuyorsunuz? Bu memlekette yaşanan hadiseler yine burada tartışılır. Atatürk’ün ne yaptığı sizi değil bizi ilgilendirir! Şimdi çenenizi kapatın!
Dönelim bize! Sabiha Gökçen’in Tunceli’yi bombaladığını herkes biliyor. Ama Tuncelili olan CHP Genel Başkanı bu konuda tek kelime etmiyor. Bu mevzu Almanya’yı ilgilendirmez; konuşacaksak biz konuşalım!
“AYDIN DOĞAN”
Aydın Doğan’la tek ortak noktamız(!) kendisi hakkında yazdığım bir köşe yazısı sebebiyle şahsıma açtığı 50 bin TL’lik tazminat davası olmuştur. Peki, unutalım gitsin! Her şeyi unutabiliriz ama millete yaptıklarını nasıl unutacağız! “411 el kaosa kalktı” sözünü ve yaşananları unutamam! Doğan zihniyetinin hâlâ silinmediğini de biliyorum!