Dünyanın sapkın tarikatlarla imtihanı

Okuduğunuz Yazı
Dünyanın sapkın tarikatlarla imtihanı

İçerik

Muhafazakar kesim, FETÖ’nün Türkiye’ye verdiği zarar kadar İslam algısına da zarar verdiğini uzun süredir söylüyor. Seküler tarafın aşırı uçları ise, Türkiye’deki diğer cemaat ve tarikatların da en az FETÖ kadar tehlikeli olduğunu ve kapatılmaları gerektiğini söylüyor. Belli başlı bazı cemaat ve tarikatların devlete sızmaya çalıştıkları, Anadolu’daki irili ufaklı bazılarının ise cinsel istismar, dolandırıcılık gibi illegal faaliyetlere bulaştığı iddialarıyla, bu sosyal yapılara yasaklama getirilmesini isteyenlerin sayısı hiç de az değil.

Oysa daha önce de denenip görüldüğü gibi, yasaklanan tarikat ve cemaatler kendilerini gizliyor, yer altına iniyor. Bazıları da suça bulaşarak büyüyüp gürbüzleştikçe, FETÖ gibi sapkınlaşarak ve istihbarat örgütleri gibi çeşitli dış bağlantılarla işbirliği yaparak su yüzüne çıkıyor.

Tarikat ve cemaat oluşumlarının din açısından değerlendirmek bana düşmez. Ama sosyolojik olarak varlıklarının yok sayılamayacağını, yok etmeye çalışsanız da bunun mümkün olmadığını, aralarındaki çürükler yüzünden kendini ilme ve irfana adamış olanların da cezalandırılmaması gerektiğini söyleyebilirim.

Tarikat ve cemaatleri yasaklama düşüncesi, en basit haliyle seküler ve demokratik bir devlette olması gereken din ve inanç özgürlüğüne ters. Dahası dünyanın her yerinde, Japonya’dan ABD’ye, Uganda’dan Rusya’ya binlerce tarikat var ve bu sosyal yapıların oluşumunu durdurmanın imkansız olduğunu dışarıya bakarak da anlamak mümkün.

Dünyadaki bu tarikatların iyileri var, kötüleri var, çok ama çok kötüleri de var. Madem Türkiye’deki çok ama çok kötü tarikatlardan bahsediyoruz, ben de biraz dünyadaki çok çok kötü tarikatlardan bir kaç örnek vermek isterim.

***

Children of God (Tanrı’nın Çocukları)

60’larda hippi akımıyla başlayan ve 70’lerde en az 10.000 kişinin tamamıyla kendini adadığı 130 komünden oluşan tarikatın lideri David Berg adında bir rahip. Berg, dünyaya yayılan tarikatına başlangıçta özgür hayat, özgür seks düşüncesini aşılarken, zamanla “Tanrı sevgidir, sevgi de sekstir, o zaman sekste sınır yoktur,” demeye başlıyor. Bu sınırlara yaş, cinsiyet, akrabalık vs. de dahil.

Dolayısıyla, bu tarikat içinde ensest ve çocuklarla cinsel ilişkiye girmek normal bir hal alıyor ve çocuklar misyonerler olarak yetiştirilmek amacıyla okula dahi gönderilmiyor. Tarikata katılan zenginlerden alınan para Papaz David Berg’ün şatafat içinde yaşamasını sağlıyor.

David Berg 1994’te öldüğünde karısı onun bütün yaptıklarından dolayı özür dilese de, kendi ebeveynleri tarafından bile tecavüze uğramış olan çocukların travmaları bugün halen devam etmekte ve hikayeleri zaman zaman gazetelere düşmekte. Ve maalesef, yeraltına inse de bugün tarikatın hala yaşadığı söyleniyor.

Ho No Hana (Yorokobi Kazoku no Wa)

30 bin üyesi olan bu Japon tarikatının lideri Hogen Fukunaga, insanların ayaklarının altına bakarak onların geçmişlerini geleceklerini gördüğü ve hastalıklarını iyileştirdiğini iddia eden bir çılgın.

Vaazlarına 1980 yılında başlayan Fukunaga, 1987’de kendisinin İsa ve Buda’nın reenkarnasyonu olduğunu ve dünyaya yeni kurtarıcı olarak geldiğini söylüyor.

94-97 yılları arasında 30 kişiden ayaklarını okuyup onları iyileştirme karşılığında 150 milyon Yen (1,32 milyon $) alınca sahtekarlığı ortaya çıkan ve tutuklanarak 12 yıl hapse mahkum edilen Fukunaga, mahkeme sırasında suçsuz olduğunda ısrar ederken, cennetin sesi ve kozmik enerji sayesinde insan ırkını kurtarmaya çalıştığı iddiasından vazgeçmiyor.

Japon hükümeti neden o zamana kadar bu sapkının eylemlerini engellemedi diye sorarsanız, öğretileri din özgürlüğü kapsamında görülüyor, tarikatı da her tarikat ve dini cemaat gibi dini bir organizasyon olarak değerlendiriliyordu.

The People’s Temple (Halkın Tapınağı)

ABD’de Indianapolis’te 1950’lerde kurulan tarikatın lideri Jim Jones’un vaazları özgürlük teolojisi ve sosyalist inançlara benziyordu. Esquire dergisinde “nükleer holokost’tan kurtulmak için en iyi yerler” diye saçma bir makale okuduktan sonra cemaatini Kaliforniya’ya taşıyan Jones’un kilisesinin takipçi sayısı yüzlerden binlere ulaşıyor. Cemaatini ve nüfuzunu artırırken, Güney Amerika’daki Guyana’da 1977 yılında “Jonestown” (Jones’un şehri) adıyla yeni bir komün kuruyor.

Hikaye uzun ama kısa keselim; ABD Kongre Üyesi Leo Ryan’ın bazı eski üyeler tarafından yapılan şikayetler üzerine, bir yıl sonra burayı ziyaret etmek istemesi ortalığı karıştırıyor. Ryan’ın gelişi Jones’un müritleri tarafından hoş karşılanmıyor; bazı erkeklerin ateş açması sonucu Ryan, beraberindeki, üç gazeteci ve eski müritlerden biri ölüyor. Aynı anda, Jones, komündeki 276’sı çocuk 911 kişiyi siyanür içmeye ikna ederek topluca intihar etmelerini sağlıyor.

Jones, etkileyici hitabeti ile insanları etkisi altına almış ve onları kendisinin insanüstü bir varlık olduğuna inandırmış. Onlara sahte cenneti vaat eden Jones, halihazırda sürekli toplu intihar provaları düzenliyormuş. Yakın tarihin en korkunç tarikat vakalarından biri olan ‘Halkın Tapınağı’ hakkında CIA ilişkisinden tutun uyuşturucu müptelalığına pek çok şey iddia edilse de, eski müritlerin erkeklerin ve çocukların dahil olduğu seks oyunlarında kendisini bir ilah gibi resmetmesi nasıl bir delilikten bahsettiğimizi anlatmaya yeter de artar herhalde…

Heaven’s Gate (Cennetin Kapısı)

70’lerde Marshall Applewhite ve Bonnie Nettles adlı iki Amerikalı’nın kendilerinin İncil’de yer alan iki kişi olduklarını iddia etmesine dayanan bu tarikatın tamamen kıyamet kehanetlerine dayanan hikayesi Kaliforniya ve Oregon’da yaşanıyor. İki vaiz müritlerini, cennete gitmenin en kısa yolunun uzaya çıkmaktan geçtiğine, bunu hak edenlerin dünyaya gelecek bir uzay gemisine alınacaklarına ve koza içinde cennete gitmeyi bekleyeceklerine ikna ediyor.

Dünyadan, aile ve arkadaşlarından kopmuş, iş, aşk, sosyal yaşam ve seks gibi düşüncelerin yasak olduğu tarikatın müritleri, insanlara göre aşırı gelişmiş uzaylıların şeytani varlıklar olduğuna ve kendilerini dünyaya şeytan olarak tanıttıklarına inanıyor. Bir arada yaşayıp aynı kıyafetleri giyip, aynı saç kesiminden aynı ayakkabıya her şeyleri aynı olan üyeler, 1997’de Haley Bood Kuyruklu Yıldızı’nı takip eden bir UFO’nun dünyaya ineceğine inanarak, kurtuluş zamanlarının geldiğini düşünüyor ve kendilerini cennete hazırlamak isteyen 39 kişi topluca intihar ediyor. Tüm cesetlerin avuçlarında bulunan 5 dolar 75 sentin de, UFO’ya biniş ücreti olduğu tahmin ediliyor.

Aum Shinrikyo (İlahi Gerçek)

Hindistan’a yaptığı bir ziyarette Dalai Lama ile tanışan ve ondan çok etkilenen Asahara Shoko, ondan çok etkilenir ve Japonya’ya döndüğünde Budizm, Hinduizm, Hıristiyanlık soslu bir doktrin üretir. Çok sayıda üyeye, finansal destekçiye ulaşan Asahara, sadece Japonya’da kalmaz; Avustralya, Rusya, Ukrayna, ABD, Tayvan başta olmak üzere dünyanın pek çok yerine yayılır. Shoko’nun 1995’te sadece Rusya’da 50 bin takipçisi vardır.

Zamanla savaşa hazırlanmaya ve hükümeti devirme planları yapmaya başlayan Aum Shinrikyo tarikatı, Kore depremini önceden bilmeleriyle popüler oluyor. İyice çıldırdıkları an ise, Tokyo metrosuna sarin gazi saldırısı düzenlemeleri… 5000’den fazla kişinin etkilendiği ve 12 kişinin öldüğü saldırı sonrası daha önce başarısız oldukları dokuz eylem daha planladıkları ortaya çıkıyor. Asahara idama mahkum edilip hapishanede ölmüş olsa da, onun ilahi bir güç olduğuna inanarak dünyanın sonunun yaklaştığına ve bir tek kendi tarikat üyelerinin sağ kalacağına inanan bir grup bugün hala kızının yolunu takip ediyor. İddia odur ki, beş kız kardeşten biri olan Acharya bunu reddetmekte…

Movement for the Restoration of the Ten Commandments of God (Tanrının 10 Emri’ni Geri Getirme Hareketi)

Uganda’da 90’larda işlerini bırakmış dört Katolik papaz, iki rahibe ve bir fahişe tarafından kurulan hareketin bu yedi lideri, Meryem Ana’dan gelen mesajlar aldıklarını ve Katolik Kilisesi’nin 10 Emri uygulamadığını söyleyerek yola çıkarlar.

Tarikat liderlerinin bir diğer iddiası, 31 Aralık 1999’da dünyanın sonunun geleceği… Müritler bütün varlıklarını satıp bu tarihi bekliyor ama kıyamet kopmuyor. Haliyle şeyhler Meryem Ana’nın tarihi değiştirdiğini ve dünyanın 17 Mart 2000’de yok olacağını söylüyor

17 Mart’ta büyük bir patlama sonrası olay yerine giden polisler çıkan yangında yüzlerce kişiyi ölü buluyor. Toplu intihar gibi görünen olayda, tarikat liderlerinin ölüp ölmediği, ya da kaçıp kaçmadıkları bilinmediği için cinayet şüphesi hala devam ediyor.

Yazının devamı için tıklayınız…

www.superhaber.tv/amp/yazar/merve-sebnem-oruc

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
0%
Beğendim
0%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%
Yazar Hakkında
Merve Şebnem ORUÇ