Hay sizin medeniyetinize…
Takvimler 8 Kasım 1993 tarihini gösteriyordu. Hırvat topçu bataryası Mostar Köprüsü’nü dövmeye başladı. Osmanlı’nın bu muhteşem eseri uzun süre direndi. Ancak, yoğun ve ısrarlı atışların ardından, ertesi gün saat 10:16’da yıkıldı.
O muhteşem tarihi eserin hedef alınmasının tek sebebi Osmanlı’ya ait olmasıydı! İşin en acı tarafı ise Hırvat Topçu Batarya Komutanının sivil hayatta sanat tarihi doçenti unvanını taşımasıydı! Duyduğu kin ve nefret, onun da gözünü kör etmişti!
Daha sonra Türkiye deveye girdi. Barbarların yıktığı o köprüyü aslına uygun olarak eski haline getirdi.
Hafta sonu Anadolu Yayıncılar Derneği’nin “Medya Çalışmaları” çerçevesinde Saraybosna’daydık. Düzenlenen panelde o dönemi çok iyi bilen Ak Parti Genel Başkan Vekili Numan Kurtulmuş’la bir araya geldik. Numan Bey, aynen şu ifadeleri kullandı:
“Türkiye’nin müdahalesi olmasaydı, İdlib de aynı Saraybosna, Grozni ve Srebrenitsa gibi olacaktı.”
Son derece doğru sözler bunlar…
Ölüm makineleri başlattıkları işi nihayete erdirecek, kıyımı tamamlayacak, İblib’de taş üstünde taş bırakmayacaktı. Mostar Köprüsü gibi muhteşem bir eseri bile hedef alan zihniyet, İdlib’e ve orada yaşayanlara hiç acımayacaktı.
Nitekim, şehirdeki masum sivillerin üzerine uçaklardan bomba yağdırırken acımadılar da!
***
Anadolu Yayıncılar Derneği, son derece doğru bir zamanda, Saraybosna’da oldukça etkili bir medya buluşması gerçekleştirdi. Çünkü, dün yaşadıklarımız bugüne de ışık tutuyor.
Dün nelerle karşılaşmışsak, bugün de onlar karşımıza çıkıyor…
Numan Kurtulmuş, bugün Yunanistan sınırında yaşanan bir “insanlık suçundan” bahsetti orada. 1990’lı yıllarda Sırp ve Hırvatların içinde bulundukları ruh hali, bugün de canlınmış durumda.
Kafa aynı kafa!
Sınırına yığılmış savunmasız insanlara gerçek mermilerle saldıran bir Yunanistan var karşımızda. Karada yaptıklarını denizde de sergiliyor, botları batırıp çoluk-çocuğu boğmaya çalışıyor. Üstelik, bu insanlık dışı uygulamalarını devam ettirmek için Avrupa Birliği’nden para desteği alıyor.
Dünden bugüne hiçbir değişiklik yok. Dün Bosna’da soykırıma destek verenler, bugün de Yunan’ın sırtını sıvazlıyor.
İnsani değerlerin tamamı rafa kaldırılmış!..
Sürdürülen uygulamalara bakılırsa, adeta Hitler ve Mussolini hortlamış durumda!
Bir yanda barbarlar var. Diğer tarafta İdlip ve Yunanistan sınırındaki zulme karşı duran ve Mostar örneğinde olduğu gibi yıkılan tarihi ayağa kaldırmaya çalışan Türkiye yer alıyor.
Şimdi soruyorum:
Geçmişte farklı din ve düşüncelerdeki insanlar ile tarihi mirasa acımasızca saldıran Taliban ve DEaŞ’ten ne farkları var bunların? Taliban ya da DEAŞ yapınca “vahşet” oluyor da bunlar sergileyince adına “medeniyet” mi deniliyor?
***
Çok açık ve net olarak ortada: Zulümden, savaştan kaçan; canını kurtarmak ve daha iyi bir hayat yaşamak için çırpınan birkaç sığınmacı görünce elleri-ayakları titreyen bir medeniyetle karşı karşıyayız bugün.
Yaşananlara bakınca, “medeniyetiniz batsın sizin” demekten kendini alamıyor insan!
Batsın ki, bütün dünya ve insanlık rahata, huzura kavuşsun…