İkinci zihniyet devrimi

Okuduğunuz Yazı
İkinci zihniyet devrimi

İçerik

Kuruluşundan bugüne kadar çok farklı aşamalardan geçen Türkiye, yeni bir zihniyet devrimi ile karşı karşıya… Sorunları çözerken tasnif etme ve öncelikleri belirleme çok önemli bir aşamadır. Türk siyasal yaşamında bu önce-liklendirmeyi, siyasetin gerçekliğinden kopmadan en sağlıklı bir şekilde yapan AK Parti hükümetleri olmuştur.

AK Parti’nin 2002 yılı hükümet programına bakacak olursak milletin beklentileri ile bunları karşılamak üzere hazırlanmış hükümet programı bugünkünden oldukça farklıydı.

Öncelikle geri kalmış ülkelere benzer bir şekilde Türkiye’de ciddi bir altyapı sorunu yaşanıyordu. Ulaşım, enerji ve sağlık altyapısındaki eksiklikler, okullardaki derslik yetersizliği, kentsel altyapıdaki hayati sorunlar, kırsal bölgelerin kamusal hizmetlerden yoksun kalması gibi birçok sorun dikkatli bir şekilde incelendi, tüm bu sorunlar adım adım çözüme kavuşturuldu. Halkın kangren olmuş sorunlarının çözülmesi demokratik reformları gerçekleştirme konusunda hükümete güç verdi.

Demokrasi talebi ve toplumsal travmalar: AK Parti iktidara geldiğinde Türkiye’de askeri vesayet tüm gücüyle hüküm sürmeye devam ediyordu. Cumhuriyet’in kuruluş felsefesi, sivil ve askeri bürokrasi üzerine temellendirilmiş olduğu için devlet idaresi askeri vesayetin tahakkümü altındaydı. Bu açıdan AK Parti’nin karşılaştığı zorlukların ne denli büyük olduğu, askeri vesayetin tasfiyesindeki başarısının ne denli önemli bir tarihi olay olduğu unutulmamalıdır.

Hızlı kentleşmenin ihtiyaçlarına yanıt verecek altyapı yatırımlarının gerçekleştirilmesi, sivil siyasetin devlet idaresine hâkim hâle gelmesi, devlet mekanizmasının bürokratik hantallıktan kurtulup işlemeye başlaması, Türkiye’nin uluslararası politikada tarihsel misyonu ile sert gücünü birleştirerek bölgesel bir güce dönüşmesi ve yumuşak gücünü kullanarak küresel siyasette anahtar bir aktör hâline gelmesi, tüm bunlar Türkiye’nin son yirmi yılında ne denli büyük bir mesafe aldığını kanıtlamaktadır.

Bir devlet aygıtının dönüştürülmesi sürecinde alışılmış devlet anlayışının dışında devrim niteliğinde değişikliklere gidiyorsanız bu devrimin sürekli hâle getirilmesi gerekir. Aksi takdirde bugüne kadar elde edilmiş aşamalar kaybedilir.

Niyazi Berkes’in gelenekle ilgili ilginç bir tarifi vardır: “Gelenek kaplumbağa gibidir, kabuğunun içine saklanır ve uygun şartlarda gelir geleceği esir alır.’’ Bu sebepten dolayı sivil ve askeri bürokratik vesayete karşı her zaman tedbirli olunmalıdır. Üstelik bizdeki vesayetin sahipleri hiçbir zaman içerideki birkaç zavallı general olmadı, daha çok emperyalist güçler oldu.

Zihniyet devriminin en önemli adımı, Türkiye’nin az gelişmiş, kabuğuna çekilmiş bir devlet olmaktan çıkıp küresel politikada anahtar bir ülke hâline geldiğinin, kendi meselelerinin küresel bir mahiyet kazandığının fark edilmesi olmalıdır. Oysa Cumhuriyet’in aydın ve yönetici sınıfı, Türkiye’yi hiçbir zaman küresel düzeyde bir ülke olarak görmediler.

Bugün milliyetçi-muhafazakâr aydınların ve siyasetçilerin, öncekilerin düştüğü hataya düşmemek için Türkiye’nin dışarıdan nasıl göründüğünü anlaması gerekiyor.

Yeniden inşa edilecek hukuk sistemi ile bununla birlikte güçlenecek yurttaşlık erdemi, ülkenin bundan sonraki bölgesel ve küresel ilişkileri düşünülerek reforme edilmelidir. Bugünden sonra bizim her meselemiz bölgesel ve hatta küresel mahiyette bir meseledir.

Adalet devleti olarak anılmak oldukça büyük bir vizyondur. Öncelikle hukuk sistemi güçlendirilmeli, adaletsizlikler ortadan kaldırılıp hukuk alanında dünyaya ilham veren bir aşamaya geçilmelidir. Adalet öyle bir simyadır ki her meseleye güç ve ilham verir.

Son Cumhurbaşkanlığı seçiminde Asya’dan Afrika’ya, Latin Amerika’dan Ortadoğu’ya Müslüman veya Hristiyan bütün mazlumların nefesini tutup Recep Tayyip Erdoğan’ı desteklemeleri sebepsiz değildir. Türkiye’nin bağımsız bir şekilde güçlenip sömürgeci güçlerin karşısına dikilmesi her bir mazluma ve mazlum devlete güven aşılamaktadır.

İşletmeci devlet modeli: 70’li yılların sağ siyaset modeli, daha çok siyasilerin devlet erkini kullanarak zengin olmanın yolunu bulma şeklinde tezahür etmiştir. Bu sebepten dolayı siyasete girmek fazlaca arzu edilen bir meşgale olmuştu. Büyük yatırımlar tamamladıktan sonra devlet kâr kapısı olmaktan fiilen çıkmaktadır. Bugün Türkiye’de devlet, dünyadaki başarılı örnekleri takip ederek işletmeci devlet modeline geçmelidir.

Savunma sanayiindeki küçük uygulamalarla başlayan bu adımlar diğer sektörlere de uygulanmalıdır. Küresel ticaret devletler eliyle deruhte edilmektedir. Özellikle Afrika’da ticari ilişkiler devlet eliyle kurulup yürütülüyor. Devletin belli özerk kurumları, büyük işlere imza atıp başarılarını özel sektörle paylaşmalıdır.

Zihniyet devrimi topyekûn bir çabadır. Amirinden, memurundan sokaktaki vatandaşa kadar her bir kesimi kapsaması gereken bir şevktir.

Siyasetteki sert mücadelenin küresel boyutları vardır, fakat bunun ötesinde hırslı, kabına sığmayan, büyümek isteyen bir milletimiz var. Bugünün Türkiye’si iki yüzyıl önceki canlı Batı toplumlarını anımsatıyor. Bu beklenti bütün alanlarda küresel rekabete dönüştürülmez ise içeride daha çok travma yaşarız. Cumhurbaşkanı Erdoğan bir devrim gerçekleştirdi. Sürekli ileriye bakarak bu devrimi yeni devrimlerle pekiştirmeliyiz. Aksi hâlde elektekini de kaybederiz.

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
100%
Beğendim
0%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%
Yazar Hakkında
İhsan Aktaş