Kemal Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı olsaydı?

Okuduğunuz Yazı
Kemal Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı olsaydı?

İçerik

Olmaz ya haydi oldu diyelim! Kılıçdaroğlu’nun 2002’den 2020’ye kadar ülkeyi “tek başına” yönettiğini düşünelim!

Biliyorum bu düşünce, beyin devrelerinde ağır hasara yol açabilir ama sizler için bu riski ve hasarı göze alıp kendimi feda ediyor ve aklıma ilk gelenleri yazmaya başlıyorum.

*Anayasa asla değişmezdi, darbe kanunları aynen devam ederdi.

*585 su barajı yapılmaz, yerine 5 çeşme açılır ve musluğu çevrilmek suretiyle “Bu su neyinize yetmiyor” sloganıyla teşekkür beklenirdi.

*Milli Savunma Bakanı Sezgin Tanrıkulu, Kültür Bakanı Müjdat Gezen, Çevre ve Şehircilik Bakanı Yılmaz Özdil, Adalet Bakanı Ekrem Dumanlı, İçişleri Bakanı Barış Atay, Aile Bakanı Canan Kaftancıoğlu, Dışişleri Bakanı Can Dündar, Hazine Bakanı Ekrem İmamoğlu, Ticaret Bakanı Mansur Yavaş, Milli Eğitim Bakanı Garo Paylan olurdu. Fetullah Gülen Türkiye›ye dönüp Diyanet İşleri Başkanı olurdu. Enis Berberoğlu MİT Başkanı olurdu.

*İrtica daima her MGK›nın baş gündemi olurdu

*Gürsel Tekin Basın İlan Kurumu Başkanı olur, zaten tüm gazetelere el konduğu için tek görevi mevcut gazetelerde gözden kaçan “isyankâr yazarlar” olup olmadığını tespit etmek olurdu. Muhalif medya diye bir şey olmaz, hiç kimse “diktatör” diyemezdi, dese de bu o kişinin son sözü olurdu.

*Muharrem İnce köyüne döner, bir yandan tavukları yemlerken diğer yandan “Ben sizin prezident prezidentiniz olacaktım be” diye iç geçirerek sürgün günlerinin tadını çıkarırdı.

*Ülkesinde okuyamadığı, okutmadıkları için binlerce genç yurtdışında sürüne sürüne okumak zorunda kalırdı.

*SİHA diye bir kavram olmazdı. Her sene kaç mühendisimizin uçak kazalarında öldüğünü ancak gizli kahve köşelerinde “Ne olacak bu ülkenin hali” cümlesiyle tamamlayıp evlere dağılırdık.

*PKK’nın her sene kaç vatandaşımızı katlettiğinin istatistiği 2020’de de tutulurdu.

*28 Şubat 1000 yıl sürer, dönemin paşalarına cadde ve sokak isimleri armağan edilirdi.

*TRT Şeş asla kurulmaz. “Kürtçe diye bir dil var mı yok mu?” tartışmaları kaldığı yerden devam ederdi.

*Bir tane bile şehir hastanesi yapılmayacağından ve sağlık devrimi söz konusu olmayacağından dolayı sabahın 5’inde hastaneye sıraya girer, şayet ölmezsek akşama eve dönerdik.

*Aydın Doğan’la pijama partisi etkinlikleri günlerce haber yapılırdı.

*IMF ve borçlar bakanlığı kurulurdu.

*Paraya 6 sıfır eklenirdi. Bakkaldan 1 TL’ye alınan sakız 1 Milyar TL’ye alınırdı, 2 ekmek 2 buçuk milyar TL ederdi.

*Her sene Kenan Evren’i anma haftası yapılırdı.

*Başörtü okullardan sonra sokakta da yasak olur, başörtü ile kendi evine girenlere bir daha evden çıkmama cezası verilirdi.

*18 yaş altındakilere Kur’an-ı Kerim kurslarına gitmek yasaklanırdı.

*Çöpler büyükşehirlerde haftada 1 kere toplanırdı.

*Duble yollar ve hızlı tren sadece Amerikan filmlerinde görülen bize çok yabancı şeyler olurdu.

*Uçağa binmek ancak zenginlere mahsus bir özellik olurdu. THY’nin her sene açıkladığı zarar çok rutin bir gelenek hâline gelirdi.

*Benzin istasyonları haftanın belli günlerinde açık olur, eldeki karneden yazan miktardan fazlası verilmezdi.

*Tank modernizasyonu İsrail’de mi yapılsın yoksa İsrailliler Türkiye’ye mi gelip yapsın tartışmasının asla üçüncü bir şıkkı olmazdı.

*Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarının ismini bilmeyeni KPSS’ye bile almazlardı.

*2023 hedefleri belirlenir; buna göre ilk doğalgaz hattının İstanbul’da hangi mahalleye çekileceği kararlaştırılırdı. Türkiye’de evlerde doğalgaz olmaz, tüp gaz kuyrukları bitmeden tüp biter, umutlar hep yarına kalırdı.

*Mavi gökyüzü hepimize dar edilirdi. “DGM önünde ananas ağacı” türküleri bestelenirdi.

*E-devlet diye bir şey olmaz, SSK dökümü devlet dairesine giderek 5 milyar karşılığında (Bugünkü 5 TL) kuyruğa girerek alınırdı.

*Devlet memuruna “Bugün git yarın gel” yetkisi verilirdi.

*Dolmuş ve otobüslerde hamile, yaşlı ve çocuklara aldırmadan fosur fosur sigara içilirdi.

*Uğur Dündar ana haber spikeri olmaya devam eder; “Bir evde tam 5 kişi topluca namaz kılarken emniyet güçleri tarafından basıldı” haberleri korku müziği eşliğinde verilirdi.

Şimdi tüm bu yazdıklarım size abartı gelebilir, hatta ironi bile zannedilebilir. “Bu kadar olmaz canım” diyen arkadaşları da duyuyor gibiyim!

AMA soruyorum; biz bunların hepsini iliklerimize kadar yaşamadık mı? Hatta yazmadığım o kadar çok şey var ki; “Hacı kardeşim şunları da ekleseydin” dediğinize eminim; ama ben aklıma ilk gelenleri yazmayı tercih ettim.

Hülâsa; ya dünyaya yön vereceğiz yahut zelil olacağız! İkisinin de tercihi bizde!

NOT: Bu yazıdan sonra zehirleneceğim endişesine kapılan arkadaşlar varsa üzülmesinler, bol bol yoğurt yedim, zehirlenmeye birebir! An itibariyle hâlimize sonsuz şükürler ediyorum.

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
0%
Beğendim
0%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%
Yazar Hakkında
Hacı YAKIŞIKLI