Muhalefet neden kaybetti?

Okuduğunuz Yazı
Muhalefet neden kaybetti?

İçerik

Herhangi bir siyasi partinin seçim yarışında başarılı olması için hem kapsamlı bir siyasal vizyona dayalı somut politikalar geliştirmesi hem de bu politikaları destekleyecek bir sosyoloji yaratması gerekir. Öncelikli olarak içinde bulunduğumuz seçim sürecinde ana muhalefet partisi CHP’nin kendisine seçim kazandıracak bir sosyoloji yaratamadığını görüyoruz.

Aslında CHP, bu sosyolojik eksiliği kapatmak için çeşitli yollara başvurdu. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, altılı bir seçim koalisyonu oluşturarak İYİ Parti, Saadet Partisi, DEVA Partisi, Gelecek Partisi ve Demokrat Parti’yi yanına aldı. Böylece muhalefet bloku, milliyetçi-muhafazakâr Türk seçmeninin oyuna talip oldu. Öte yandan bu ittifakın adı konulmamış ama gizlenmeyen üyesi HDP idi. Dolayısıyla Millet İttifakı’nı meydana getiren unsurlar arasında hayati bir çelişki oluştu.

CHP’nin sosyolojik eksikliğini kapatmaya yönelik bu çabalarının bir diğer çıkmazı, kapsamlı bir siyasal vizyona dayalı somut politikaların geliştirilememiş olmasıydı. Bu siyaset eksikliği karşısında çeşitli siyasi partileri aynı sepete koyarak bir sosyoloji yaratma çabası başarısız olmaya mahkûmdu.

Örneğin CHP, dış politika alanında ortaya kapsamlı bir uluslararası siyaset vizyonu koyamadı. AK Parti’nin yirmi yıllık iktidarı boyunca Türkiye, uluslararası politikada bölgesel anlamda başat bir rol oynamaya başlamışken CHP’nin dış politikadaki siyasetsizliği seçmenlerin dikkatinden kaçmadı.

Yine CHP, HDP’yi yanına alarak kendisini destekleyen seçmen kitlesini artırmaya çalışırken Kürt meselesi konusunda ortaya hiçbir siyaset koyamadı. Oysa Çözüm Süreci de dâhil olmak üzere bu meselede önemli ilerlemeler kaydeden, elini taşın altına koymaktan çekinmeyen AK Parti idi. Benzer şekilde CHP, dindar seçmenin oyunu almak için belli siyasi partileri yanına çekerken din ve vicdan hürriyeti meselesinde hiçbir müktesebat oluşturmamıştı.

HDP seçmeninden oy almak için yerel yönetimlere özerklik ve Selahattin Demirtaş’a özgürlük vaadi, Saadet Partisi seçmeninden oy almak için “en büyük Millî Görüşçü benim” söylemi, Zafer Partisi seçmeninden oy almak için göçmen karşıtlığı, Yunanistan’ın desteğini sağlamak için “Mavi Vatan işgalciliktir” söylemi, ABD’nin yanında olduğunu göstermek için Rusya karşıtlığı, bir dünya lideri statüsüne yükselen ve mazlum milletlerin umudu hâline gelen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a açıkça düşmanlık besleyen küresel medyanın söylemlerini benimseme, HDP ile olan ittifaka rağmen Cumhur İttifakı’nın millî duruşunu kopyalayarak milliyetçi söylemler geliştirme ve tüm bunları bir reklam kampanyası içinde karıştırma…

O hâlde Millet İttifakı’nın başarısızlığı, yalnızca sosyoloji eksikliğinden değil aynı zamanda siyaset eksikliğinden de kaynaklanıyordu. Barut olmadan hiçbir savaşın kazanılamayacağı gibi CHP de siyaset yapmadan sosyolojik sıkışmışlığını aşamadı. Siyaset üretilmediği zaman üst üste konulan farklı unsurların tutarlı bir yekûn oluşturması mümkün olmuyor. Bunun yerine kısa dönemli çıkarlar için bir araya gelmiş çelişik bir yapı oluşuyor.

Diğer taraftan Cumhur İttifakı, kapsamlı bir siyasi vizyon etrafında toplanarak kendi politika setini ortaya koymayı başardı. Çok yönlü, bağımsız ve pro-aktif bir dış politika vizyonu ve güvenlik doktrini, alt yapı ve savunma sanayi alanlarında yapılan büyük yatırımlar ve enerji alanında atılan hayati adımların yanı sıra “Altyapı yatırımlarını tamamladık, şimdi sıra milletin refahını yükseltmekte” söylemi seçmenlerin büyük çoğunluğunun teveccühünü kazandı. Özellikle gelir dağılımında adaleti sağlamaya yönelik politikalar, gençlere yönelik kuşaklararası adalet ve dijital devrim ekonomisi vizyonu ve hukuk ile demokrasi ilişkisinde tamamlayıcı reformların yapılacağı müjdesi seçmenlerden büyük bir ilgi gördü.

Buna karşılık muhalefet bloku, farklı alanlarda milletin sorunlarını çözmeye ve refahını arttırmaya yönelik somut politikalar önermek yerine salt bir Erdoğan karşıtlığı etrafında şekillendi. Muhalefet partilerinin ellerine aldıkları bu buz kalıbı seçim günü yaklaştıkça eriyip gitti. Siyasetsiz, içeriksiz, yalnızca ağır eleştiriye dayalı bu seçim kampanyasının başarısız olması kaçınılmazdı.

Bu sırada Cumhur İttifakı’nın ortaya koyduğu tezler seçmeler tarafından benimsendi. PKK’nın, FETÖ’nün ve küresel medyanın seçim sürecine dahil olması ile Türkiye’nin elde ettiği kazanımların kaybedilme tehlikesi karşısında seçmenler, millî bir refleks göstererek Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyasi vizyonuna sahip çıktı. Millet İttifakı ise bu seçim başarısızlığı karşısında “Selahaddin Demirtaş’a özgürlük”, “Osman Kavala’ya özgürlük” gibi sloganları terk ederek geriye kalan on gün boyunca popülist milliyetçi söylemlere sarılmaya karar verdi.

Benimsedikleri göçmen karşıtı söylemler, önceki süreçte seçmenlere kalp işareti yapan Millet İttifakı liderlerinin kalplerinin kısa zamanda karardığını gösteriyor.

 

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
0%
Beğendim
0%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%
Yazar Hakkında
İhsan Aktaş