Nereden nereye?

Okuduğunuz Yazı
Nereden nereye?

İçerik

Yaş elliye doğru ilerlerken insan ister istemez gençliğini hatırlıyor.

90’lı yıllar…

Rahmetli Özal, “fikir, inanç ve teşebbüs hürriyeti” diyerek bize bir alan açtı.

Ve biz o alandan istifade ederek en fazla Özal’ı eleştirdik.

Doğuştan görme özürlü…

Yıllarca biriktirmiş öfkesini…

Ameliyatla gözünü açan doktora patlıyor.

Çünkü ilk gördüğü kişi o…

Bizdeki de aynı hesap.

90’lı yıllarda, sunulanlarla yetinmeyen, sorgulayan, tartışan, karşı çıkan gençlerdik.

2000’lere geldiğimizde artık ne istediğimizi biliyorduk. Güçlü, gelişmiş, özgür bir Türkiye sevdasındaydık. Milletin tarihiydik, inancıydık, ta kendisiydik ama…

Birileri için gerici, yobaz, cumhuriyet düşmanıydık.

Yani önümüzde dar bir yol vardı.

Aradığımız sesi Sn. Erdoğan’dan duyduk.

Çok güçlü bir sesti ve ‘yakın ışıkları Türkiye aydınlansın’ diyordu.

Engellerin sabırla ama cesaretle aşılabildiğini gördük.

Patika yol kısa sürede otobana dönüştü.

İmkansız denilen ne varsa hepsi gerçek oldu.

En büyük meseleler bile sanki hiç yaşanmamış gibi gündemden düştü.

Baksanıza, kamudaki başörtüsü yasağının kalkmasının üzerinden 5 yıl geçmiş, yıldönümünü hatırlayan yok.

İmam Hatiplere, Kur’an kurslarına düşmanlık devlet politikası değil artık.

İslam coğrafyasındaki mazlumların sığınağı, dayanağı haline gelmiş bir Türkiye gerçeği var.

Yerli ve milli savunma sanayi alanında bayrağı burçlara dikmişiz.

Kimsenin önünde titreyip el açmıyoruz. Vuruyorlar, devrilmiyoruz.

Sözümüzü sakınmıyoruz, bahaneler üretip yakınmıyoruz, karşımıza kim çıkarsa çıksın korkak tavırlar takınmıyoruz.

Ama nereden nereye geldiğimizi çok çabuk unutuyoruz.

Ve ne kadar az şükrediyoruz…!

Ahde vefa, kadir kıymet bilmek, nankörlük etmemek büyük meseledir.

Bunlar olmaz ise elde avuçta ne varsa uçup gider.

Bakıyorum da, bugünlerde ‘İstanbul Sözleşmesi’ başta olmak üzere bazı meseleler üzerinden içimizde huzursuzluk körükleniyor. Bunların hepsi tartışılır, konuşulur. Bir hal çaresine de elbet bakılır. Ama ‘kayadan parça koparma’ peşinde koşanların değirmenine su taşımak iş değil.

Yazıya 90’larla başladık ama takvimler 2020’ye gelip dayandığımızı söylüyor.

İçimizin derinindeki gerçek niyetimizi yoklayalım.

Vefa, samimiyet ve dirayet…

Bize bunlar lazım.

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
0%
Beğendim
0%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%
Yazar Hakkında
Serkan FIÇICI