Sevr Şizofrenlerine bir demet Lozan bilgisi

Okuduğunuz Yazı
Sevr Şizofrenlerine bir demet Lozan bilgisi

İçerik

Dostlar perşembe günü Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş manifestosu olan lozan konferansını elalmış dört sene süren şanlı bir milli mücadele harekatından sonra istekleri karşılayamayan kendisinden bir gün önceki hale göre tek bir artısı olmayan lozan konferansındaki Sıkıntılı durumları her anlattığımızda bizi Sevr Aşıkları gibi Lanse eden şizofrenik yapıdan bahsetmiştim.

Yazının sonunda ise Lozan’ın bize kazanımlarına yazın da biz de öğrenelim minvalli bir soru sormuştum. Cevap vermezseniz cumartesi günü lozan bize ne getirdi veya ne götürdü ben tek tek anlatırım demiştim.

İşte o beklediğimiz cumartesi geldi ve söz verdiğimiz gibi şu Lozan’ı masaya yatıralım bir hele;

Kasım 1922 ile Temmuz 1923 yılları arasında İsviçre’nin lozan kentinde yürütülen görüşmelerden sonra bir antlaşma imzalandı. Bu antlaşmaya göre bütün dünyanın kabul etmek zorunda olduğu ve deniz sahası dahil 814.578 km.lik Bir alanı kaplayan Türkiye cumhuriyeti kuruldu. Yokluk fakirlik düşkünlük ve rezillik dolu senelerden sonra böyle bir devletin kurulduğu gerçeği elbetteki bizim için bir mutluluk kaynağıdır zira yaklaşık 100 sene süren varlık yokluk savaşı yeni bir devlet kurularak sonra erdirildi ve dünyaya “ Biz varız” Denildi.

Bu duruma biz sadece elhamdülillah deriz. Ancak 16 Mayıs 1919’da Osmanlı padişahının yaveri ve Müslüman ülkelerdeki ismi ile İslam orduları Başkomutanı Mirliva Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkmasıyla başlayan ve 11 Ekim 1922’de Bursa Mudanya da biten Şanlı destansı kahramanlık hikayeleri ile dolu milli mücadeleye tarihimizin son noktası Son hamlesi Demek olan lozan konferansı maalesef kendisinden önce yapılan milli mücadele sürecine yaklaşmamaktadır.

Mesela;
Bir takım Atatürk’ü reflekslerle lozandaki her şeyi kabullenen ve Sevr i ise lanetleyen güruh Acaba Kıbrıs adasındaki İngiliz işgalinin meşruiyetinin Lozan konferansında Ressmen kabul edildiğinin farkında mıdırlar? Ya da Marmara bölgesi kadar büyük olan batı Trakya topraklarını İsmet Paşa’nın tabiriyle “ küçük bir fedakarlık yaparak” Yunanlılara bağışlandığını biliyorlar mı?

Lozan’ı muhteşem Bir antlaşma olarak görüp kutsayan bu Atatürkçü arkadaşlar İstanbul ve Çanakkale Boğazı’nın her iki yakasında ki askeri ve siyasi hakimiyetinin Türkiye’nin elinde olmadığını tıpkı Ege adaları gibi 12 kişiden oluşan bir Avrupalı heyet tarafından idare edildiğini hiç öğrendiler mi? Ya da Atatürk’ün 1936’da durup dururken Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni neden ilan ettiğinin farkında mıdırlar?

Ya da, Lozan konferansı ndan sonra Türkiye’deki demiryolu hatlarının, Akdeniz ve Karadeniz ve hatta Ege sahilinde bulunan Limanlarının İngilizlere ya da Fransızlara verildigini kaç Atatürkçü arkadaş biliyor?

Cezayir’deki Mısır’daki ya da Libya’daki fiili işgalin lozan konferansında resmiyet kazandığını kim biliyor diye sormayacağım zira o biraz iddialı olacak ama lozanla Hatay’ı İskenderun’u Antakya’yı Bilgi alamadığımızı bu toprakların 1939’da tamamen kendi çabasıyla bize bağlandığını Atatürkçü arkadaşların bilme ihtimalleri sizce yüzde kaçtır?

Lozan konferansında eski maliye bakanının dış borçlara yanlış hesaplamasından dolayı 51 milyon TL fazla dış borç ödediğimizi ya da bir Katibin unutkanlığından dolayı bir adayı kaybettiğimizi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin milli şefi olan İsmet İnönü’nün Edirne Karaağacı Hem mudanya ateşkes antlaşması nda hem de lozan konferansında Yunanistan’dan Savaş tazminatı karşılığında iki defa aldığını ve bunun zabıtlara Birazda tebessümle girdiğini biliyor musunuz diye bu Atatürkçü arkadaşlara sorarsam Çok ayıp etmiş olur muyum?

İnanın bana lozan konferansının kitabını yazan biri olarak bu yazıyı sayfalar dolusu çoğaltabilirim ama anlamayan yine anlamayacaklar bunu biliyorum ve son olarak şunu soruyorum;

Bir ülkeYıllarca süren milli mücadele harekatından sonra masaya tartışmasız tek patron olarak Oturduktan sonra neden kendi eğitim Politikasını Hukuk politikasını ve maliye politikasını Batılılaştırmak için yendiği ülkelerden maaşını kendi vermek şartıyla on yıllığına uzman kadro ister? Bu durum hangi sendrom tanımlaması ile izah edilir?

Bu yazının son cümlesini ben değil lozan konferansına gözlemci olarak katılan Amerikalı gazeteci Roger Grew Söylesin. Diyor ki Grew;

Biz Türkiye’yi Savaşın galibi olarak elleri arkada bağlanmış masanın patronu gibi bekliyorduk halbuki Türkiye elleri önünde bağlı boynu bükük Emir bekleyen bir memur gibiydi.

Sanırım Amerikalı gazeteci bu sözleri biz lozan olmadı dediğimizde Sevri önümüze diken şizofrenik yapıya Bu sözleri söylüyor.. 

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
0%
Beğendim
0%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%
Yazar Hakkında
Ahmet ANAPALI