Sistem kilitlendiğinde kaos olur

Okuduğunuz Yazı
Sistem kilitlendiğinde kaos olur

İçerik

14 Mayıs seçim sonuçları birileri için sürpriz olabilir ama beklenen zaten Erdoğan’ın önde bitirmesi yönündeydi.

Sahtekâr anket şirketlerinin rakamları zaten hiç gerçekçi değildi. Bu alanda objektif çalışma yürüten üç şirket dışında diğerleri yanıldılar / yanılttılar.

Gelinen aşamada seçim sonuçları önemli bir tabloyu ortaya koydu.

Türkiye şu dakikadan sonra ya kaosa oy verecek ya da istikrara.

Nasıl mı?

Mecliste çoğunluk, Cumhur İttifakı’nın elinde. Cumhurbaşkanlığı makamı, Meclis ile uyumlu bir tablo çizmezse bunun sonu ülkemiz için hiç hayır olmaz.

Kılıçdaroğlu’nun şansı yok ama biz yine de buraya not düşmüş olalım. Hani olur da Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı olursa Meclis çoğunluğu kendilerinde olmadığı için hiçbir kanunu çıkartamazlar. Böyle bir tablo da parlamenter sisteme dönüş hikâyeleri de zaten çoktan suya düştü. Kılıçdaroğlu ikinci turda kazanırsa, koltuğa oturduğunda bürokrat atamalarında sorun yaşar. Çünkü önemli bürokrat atamalarında, Cumhur İttifakı’nın ‘Meclis onayı isteme’ hakkı var. Böyle bir durumda o pek hevesle hazırladıkları listeyi gerçekleştirmeleri mümkün görünmüyor.

Ekonomi politikalarında da özgür davranamazlar. Yeni bütçe çıkarma konusunda dahi tıkanıklık yaşarlar. Yani Millet İttifakı’nın vadettiği ne varsa şimdiden çöp olmuş durumda.

Peki ne yapabilir Kılıçdaroğlu?

Çankaya’da kendi ekibini kurar. Tabii yedi ‘Başkan Yardımcısı’ ile de nasıl bir çekişmenin içinde boğulurlar bilinmez…

Seçim öncesi PKK ve FETÖ de dahil hangi kesimlere söz verilmişse, bahsedilen dokuz bin kişilik liste, devletin farklı kurumlarında istihdam ettirilir.

Zannetmeyin ki böyle stabil bir şekilde ülkede işler yürüsün.

Pandemilerin, savaşların, ekonomik dalgalanmanın, afetlerin kol gezdiği dünyada, üstelik çok riskli bir coğrafyada, bu yapının var olan varlıklarımızı koruması mümkün görünmüyor.

Bu tablo, Millet İttifakı’nın bahsettiği gibi denge-denetim değil kaostur.

Kılıçdaroğlu dün paylaştığı tweetinde, “Erdoğan kazanırsa dolar 30 TL’ye çıkar” dedi. Peki kaynağı var mı? Yok. Ekonomik manipülasyon yapıyor, halkı korkutmak istiyor. Hiçbir veri elinde olmadan, hissiyatına güvenerek Rusya’ya çatan kişilik, yarın bir gün cumhurbaşkanlığı koltuğunda acaba hangi hataları yapar? Varın siz düşünün.

Güven zemini ve istikrar atmosferini oluşturamayan iktidarlarda ekonomik krizlerin olması, terörün kontrolden çıkması, sosyal patlamaların yaşanması, dış düşmanların hamle yapması olasıdır.

Unutmayın böyle bir ortam sadece bir yazar kasa fırlatmaya bakar.

Gençlere bilgi aktarımı olsun, Şubat 2001 ekonomik krizini hatırlatalım.

Her şey bir anda olmuştu. Doların yükseleceği seviyeyi ekonomistler tahmin edemiyor, “dipsiz bir kuyu, sonu yok” diyorlardı. Bir anda binlerce esnaf iflas etti.

Peki, kriz nasıl olmuştu ve sonuçları ne idi?

Kaynak bilgiyi alıntılıyorum: “19 Şubat 2001’de beklenmedik siyasi gerginlikler yaşandı. Kriz, Millî Güvenlik Kurulu toplantısında Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile Başbakan Bülent Ecevit arasındaki tartışmayla patlak verdi. 21 Şubat 2001 tarihli toplantıda Sezer’in Ecevit’e Anayasa kitapçığı fırlatması olayından hemen sonra İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda %18,1 oranında düşüş yaşandı, gecelik faizler % 7500’e kadar yükseldi. Daha sonra ‘dalgalı kur’ sistemine geçilmesi yönünde karar alındı. Başbakan’ın ‘devlet yönetiminde kriz var’ açıklamasıyla birlikte mali piyasalarda panikle başlayan süreç, yerli parayı savunmak için gecelik faizlerin astronomik oranlara yükselmesine rağmen, yerleşiklerin yoğun döviz talebi nedeniyle Merkez Bankasının 5 milyar dolarlık döviz satışıyla sonuçlandı. Kamu bankalarının likidite ihtiyacının karşılanamaması, ödemeler sistemini kilitleyecek boyutlara ulaştı. Banka sistemindeki büyük çöküşü önlemek için TL’nin yabancı para birimleri karşısındaki değeri dalgalanmaya bırakıldı. Bir gün önce 670 bin TL olan dolar 1 milyon TL’yi aştı. Bunun sonucunda yabancı bankalar vadesi gelmemiş kredilerini geri çekmeye başlayınca 21 Şubat’ta bankalar arası para piyasasında gecelik faiz %6200’e kadar çıktı. Yapılan bu örtülü devalüasyon ile, TL’nin değeri %40 civarında düştü. Devletin borcu da 29 katrilyon TL arttı.”

Sözün özü; 2001 krizi ülkenin battığı günlerden biriydi. Tekrar toparlanmak çok zor oldu.

Kriz, siyasi iktidarı da seçime zorladı. 2002’de genel seçimlerde AK Parti iktidar oldu. Recep Tayyip Erdoğan, bu açıdan ülkeyi derleyip toplayan bir tarz ortaya koydu. Erdoğan, IMF’ye borçları ödedi, yatırım ve istihdam odaklı büyümeyi hayata geçirdi.

Ülkeye en iyi gelen şey ise koalisyonların bitmesi, yerine istikrarın yerleşmesi olmuştur.

Bugüne geldiğimizde; tüm kazanımları yeniden kaybetmemek için, kaosu değil istikrarı destekleme zamanı. Erdoğan bu ülkeye iyi geldi, daha da iyi olacak.

Son üç gün!

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
100%
Beğendim
0%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%