Süleyman Soylu kimin ayağını kırdı?
Masum bebekleri gözünü kırpmadan öldüren kanlı katilleri savunurcasına “uluslararası hukuk ihlalleri” diye döşenenler kendilerini evrensel insan hakları savunucusu birer entelektüel zannediyor. İşte o entelektüeller(!) daha çok insan öldürme hakkı elde etmek için “açlık grevi” yapıyorlar. Birileri de “vah zavallılar, grevde 30. gün” diye algı yönetiminin dibine vuruyor!
Savaşın olduğu yerde uygulanacak hukuk “şehir hayatının medeni hukuku” değil, savaş hukukudur. Bunun da kendi içinde “insani kıstasları” vardır. Bizim hukukumuz işkenceyi ve sivillere saldırıyı mazur göstermez ki zaten emniyet güçlerimiz bu hususa riayet ediyor. Bunun izahını ve savunmasını yapmak bile abesle iştigaldir.
Uluslararası hukuka gelince! Siz ABD’nin ve Avrupa’nın “Uluslararası İnsanî Hukuku” olduğuna hâlâ inanıyor musunuz? Buna inananlar lütfen yazının devamını okuma zahmetine girişmesin!
Birileri son zamanlarda Süleyman Soylu’yu münferit vakalar sebebiyle eleştiriyor. Neymiş; “Ayaklarını kırın” demiş! Bunu “insan haklarına aykırı” bulan sözde hümanist(!) zevat oturduğu yerden ahkâm kesiyor! Oysa bu sözlerin kimler için söylendiğini bal gibi de biliyorlar.
Süleyman Soylu ne diyor: “Kimse insanlarımızı ve gelecek nesillerimizi zehirleyemez. Uyuşturucu satıcısını gören güvenlik görevlisi ne yaparsa yapsın sorumluluğu bana ait. Bir uyuşturucu satıcısı gördükleri zaman onun ayağını kırmayan polis görevini yapmamış demektir.”
Yani İçişleri Bakanı sorumluluğu bizzat üstüne alıyor ve net şekilde suçluların gözünü korkutuyor, yeni suçları engelliyor. Bakanı eleştirenler acaba “Uyuşturucu satıcılarına özgürlük” diye naralar atarlar mı yahut çocuklarını uyuşturucu satıcılarıyla muhatap ederler mi?
Üstelik Süleyman Soylu kimsenin ayağını “kırmadığına” göre bu sözü niye söylemiştir diye düşündünüz mü? Bakın okul önlerinde uyuşturucu satıcısı kalmadı. İçişleri Bakanı her şeyi “detaylı” konuşmak zorunda mı? Dost var, düşman var; bizim duyduklarımızı İsrail, Amerika, PKK-PYD duymuyor mu? “Ayaklarını kırın” dediği zaman şerefi beş para etmeyenlerin pörsümüş yüreklerine nasıl korku saldığını bilerek hareket edeceksiniz. Ülkenizi azıcık seveceksiniz hepsi bu!
Recep Tayyip Erdoğan haykıracak ki dünyanın köpekleri havlamayacak. Aslan kükreyecek ki çakallar kaçacak. Süleyman Soylu haykıracak ki bebekler ölmeyecek, ana-babalar evlat acısı yaşamayacak!
“Türkiye’de ifade ve örgütlenme özgürlüğü bitti” diyenler var. Örgütlenme özgürlüğü PKK’nın yeniden palazlanması için altyapı hazırlanmasına göz yummak mıdır? İfade özgürlüğü “Sırtımızı PKK’ya yasladık” demek midir? Öyleyse çıksın Amerika’da biri “Sırtımızı El-Kaide’ye yasladık” desin; o sırtın sahiplerinin başına gelecekleri tahmin ediyorsunuzdur herhalde! Kendini çağdaş gören Batı yine kendi vatandaşını korumak için bu tür sözlere ve eylemlere müsaade etmezken, bizim yetkililerimiz neden müsaade etsin?
Elbette devleti yönetenlerin bir takım hataları olacak; ancak bugün ülkemizde “hatayı düzeltmeye çalışan bir irade” var. Bu iradenin en büyük temsilcisi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dır.
3-5 kendini bilmez “sızıntı” üzerinden bütün emniyeti, bütün siyasetçileri karalamak da bu alçaklara çanak tutmaktır. Hükümeti, muhalefeti, devleti yönetenleri, yanlış yapanları eleştirebilirsiniz; ancak terörü ve teröristi övmek ifade özgürlüğü olamaz.
“YEREL SEÇİMLERDE SON DURUM”
Binali Yıldırım bugün seçim olsa kazanıyor, bu durum kulislerde netleşmeye başladı. Vatandaşların arasında dolaşmak Ekrem İmamoğlu’nun imajını ileri derecede zedelediği için artık salon toplantılarına dönme kararı alındığı ancak Yıldırım’ın alanda olması sebebiyle sahadan çekilip salonlara geçmekte tereddüt ettiği konuşuluyor.
Başkent’te Mansur Yavaş tabir-i caizse “yaş tahtaya” bastı. Önde başladığı seçim maratonunda “geriye düşmenin” etkisiyle rakibi Mehmet Özhaseki hakkında Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulundu bile! Özhaseki; “HDP’liler Mansur Yavaş’ı destekliyor” demiş. Yani siyaha “siyah” demiş. Hukuki olarak Özhaseki’nin hiçbir sıkıntısı yok ama Yavaş’ın söyleyecek sözü bitti. “Mart ayı ile beraber Özhaseki farkı daha çok açacak” yorumları ağırlık kazandı.
Ankara kulislerinde “MHP teşkilatlarının” özellikle Özhaseki’ye daha çok sahip çıktığı, Ak Parti teşkilatının bir miktar zayıf kaldığı söyleniyor. Bu benim şahsi yorumum değil, birçok kişi bunu dile getiriyor. Bu eleştiri dikkate alınıp “birlik içinde” gereği yapılırsa faydalı olacaktır.
İzmir’de Nihat Zeybekci güzel başladı ancak “şarap” açıklaması ve Emin Çölaşan’ın ayağına gidip demeç vermesi Ak Partili seçmenin “gönlünü” incitti. İzmir, CHP’lileşerek kazanılamaz.
Ve son olarak duyumlarımıza göre Kayseri’de Memduh Büyükkılıç rekor oy oranına koşarken, İç Anadolu Bölgesi çok güçlü bir ses ile “Cumhur İttifakı” diyecek gibi gözüküyor.