TÜRKİYE NİN DIŞ POLİTİKASINDA EKSEN KAYMASI
Dış politika Liderlerin ve ideolojilerin dahil olduğu bir iktidar mücadelesi içinde ortaya çıkan ve aynı zamanda iktidar ilişkileri içinde ki ideolojik pozisyonları besleyen, değiştiren ve yeniden kuran bir şeydir.
Türkiye nin dış politika ilkeleri Batı yı önemseyen ve Batı ya odaklı bir dış politika izlemesi dolayısıyle dünya gündeminden yıllarca uzak kalmasına neden olurken, aynı zamanda Batı nın güdümüne girerek gelecek planlarını kendi menfaatleri doğrultusunda güncelleyememesine sebebiyet vermiştir.
Türkiye nin dış politika eksenini anlayabilmek icin biraz gerilere gitmemiz gerekiyor. Özellikle 2. dünya savaşı sonrası sovyet tehdidi kullanılarak Türkiye Batı ile sürekli ittifak halinde gösterilmiş, lakin bu ittifakta her şekilde alan Batı olurken veren ise her zaman Türkiye olmuştur.
Türkiye nin Cumhuriyet tarihinde ki dış politika karakterine bakıldığında özellikle kemalist blok, islam, etnik kürt taban ve belli aralıklarda kominizm üzerinden bir kimlik oluşturmuştur. Bu unsurlar sebebi ile Batılılaşma ve Batıcı bir dış politikayı uluslararası sistemde var olmanın ve egemen bir devlet olarak kalabilmenin tek koşulu olarak topluma empoze etmişlerdir.
Özellikle Türkiye nin dış politika karakteri tek partili dönemde CHP nin tekelinde ülke menfaatlerinden çok kişi ve kurumların menfaatleri üzerinde olusmuş ve bu oluşumun negatif getirileri 2000 li yıllara kadar sürmüştür. Bu dış politika karakteri yasalar ve kanunlar ile öyle bir korumaya alınmış ki, ülke menfaatleri için hamleler yapılmak istendiğinde 60 lar,70 ler, 80 ler de olduğu üzere idamlar ve darbelerle sonlandırılmıştır.
Özellikle İsmet İnönü döneminde Lozan anlaşmasının etkisinde ki Türk dış politikasında yeni bir ilke daha dahil olmuştur.
Aktif tarafsızlik ilkesi.
Bu ilke 2. dünya savaşı esnasında işe yarasa bile, savaş sonrası sovyetlere karşı da kullanılmış ve Batı ile yakınlaşma adına dış politikamız bu ilke yüzünden belli güçlerin isteklerine göre dizayn edilmiştir. İsmet İnönü nün milli şef payesi ile oluşturulan tek adam rejmi,dış politikamızda büyük hasarlara ve tavizler verilmesine sebebiyet vermiştir. Bu donemde Türkiye nin Batı ya teslim edilmesi adına bir düzen oluşturulmuştur.
2. dünya savaşı esnasında ve sonrasında İsmet İnönü daha çok ABD ile yakın temaslarda bulunmuş ve 1943 yılında ABD nin ülkemizde yerleşik düzene geçmesinin ilk adımı olarak Adana da gizli bir haberleşme istasyonu kurulması ile baslamıştır. Bu sürecin devamı İncirlik üssü, mit içinde cia ofisi, nato üzerinden işgal planları olarak ilerleyen zamanlarda karşimıza çıkmıştır.
2. dünya savaşı sonrasında ABD nin Sovyetler in kominizm sistemine karşı demokratikleşme noktasında ki istekleri doğrultusunda 1946 yılında alınan karar ile Türkiye de muhalefet partileri kurulması kararlaştırılmıştır. Dış politikada ki ABD ile yakınlaşma manevraları, zaten tam olarak olgunlaşamayan Cumhuriyetimizin egemenliğinin yabancı güçlerin eline geçmesine neden olmuştur. Bu süreç günümüze kadar uzanmıştır.
Özellikle son 10 yıllık dış politika da izlenilen yol ve yöntemler Cumhuriyet tarihimizde izlenilen politikaların tersine, bağımsız, ülke menfaatlerini gözeten, kısa-orta-uzun vadede projeler ve stratejiler üretebilen, yatırımcı mantığı ile hareket kabiliyeti oluşturan, dikte edileni uygulamak yerine dik bir duruş sergileyip ülke menfaatleri doğrultusunda karar alabilen, bu bağlamda ülkemizi boyundurluk altına almak isteyen devletleri şaşırtan büyük devlet olma yolunda emin adımlarla koyduğu hedeflere doğru ilerleyen bir ülke olduğumuzu görmekteyiz.
Son 10 yılda izlenilen diş politikamızı eleştirenlere, yargilayanlara, beğenmeyenlere şöyle bir baktığımızda uzantılarının 1940, 1950 model kafaların devamı olduklarını anlamamız hiçte zor değil.
Bu sebeple DURMAK YOK YOLA DEVAM
Selametle