GÜVENSİZLİK STRATEJİSİ İSTİHBARAT PROJESİDİR!
Güvensizlik merkezleri ve onlara bağlı çalışan etki ajanlarının son dönem operasyonlarına baktığımızda karşımıza sistematik proaktif bir tablo çıkıyor.
Peki bu operasyonları kim ve kimler üzerinde test ediyorlar?
Elbetteki sosyolojik tabanda belirlenen hedef kitleler, meslek ve aleni sıfatlar üzerinde.
Yani belirlenen yaş, inanç, etnik yapı ve düşünce odaklı toplum mühendisliğine dair çok yönlü kazanımlar elde edecek çalışmalar silsilesi…
Güvensizlik alanlarının çoğaltılmasının elbetteki rasyonel hedefleri var.
İç cephede tesis edilecek bu alanların yeri, zamanı (şekline kadar en ince ayrıntılar) geldiğinde çarpıştırılması tezi temelinde iç savaş ve işgal senaryoları üzerinde hazırlandıklarını biliyoruz.
Toplumda devlet kurum ve kuruluşları algısını şahıslar üzerinde inşa edilen itibarsızlaştırma ve güvensizlik alanının tesisi ve provokasyona hazırlama görevini üstlenen aktörlerin işbirlikçi ve etki ajanları olduğu ve devletimizin ilgili kurumları ve birimlerince takip edildiğini düşünüyorum.
Kim bunlar peki?
Asimetrik savaş tekniğine uygun hareket eden legal görünümlü sayısız ajan ve işbirlikçiler olduğunu anlıyoruz.
Siyasetçisi, ekonomisti, hukukçusu, sanatçısı, akademisyeni, iş adamı gibi tamamı güvensizlik alanı tesis etmek üzerine misyonu olup mevzilenmiş vatan hainleri sıfatı ile tanımlamak yanlış olmaz.
Muhalefet partilerini bu sistematik üzerinde mevzilendirmelerini sadece hükümet ve hükümet sistem değişimi üzerinden anlamak ölümcül hata olacaktır.
Hedef Anadolu’nun işgali ve uyanan mazlumların bastırılması harekâtıdır.
Bu sebeple Başkan Erdoğan’ın son dönem hamlelerine bakıldığında bu operasyonların tesis ettiği güvensizlik alanlarının tamiri, devletin yaptırım gücü ve sosyal devlet olma hamlesinin bir yansıması (tezahürü) olarak görüyorum.
Sürekli güncelledikleri proaktif saldırılara savunmada kalarak değil, toplumun beklediği açıklık, hedef niyet ve toplumsal fayda üzerinden bir karşı duruş, bir kararlılık mevcut.
2023 seçimlerine yaklaştığımız zaman diliminde bu güvensizlik alanlarının izalesi için topyekûn bir “bağırsak temizliğinin” şart olduğuna dair işaretler ve kanaatim var.
Bürokrasiyi başlangıç noktası alarak bu güvensizlik alanlarının tesisinde rol alıp, çanak tutanlar da dahil teşkilat kadrolarını da içine alan bir süzgece tabi tutulması son derece önem arzediyor.
Bu hamleleri yapmadan önce sosyal medya yasasının icraata geçirilmesinin mihenk taşı olacağını belirtmekte fayda görüyorum.
Zira güvensizlik alanlarının tesisinde en etkin rolü sosyal medya uygulamaları üstlenmektedir.
Bu operasyonları istihbarat unsurları ve işbirlikçileri vasıtasıyla sahada test ettikleri yakın dönem tecrübelerimizce sabittir!
Binnur Günay